Ulusal şuurun en damıtılmış, en saf halinin 15 Temmuz 2016 gecesi görüldüğünü söz eden Altun, şöyle konuştu:
“Şunu çok iyi biliyoruz ki Türkiye demokrasi tarihi, milletimizin vesayetçilere karşı verdiği gayretin tarihidir. Bu çabanın tek bir nedeni vardı temelinde, millet, yalnızca kendi iradesi ile yönetilen bir Türkiye tahayyül etti. Hasebiyle bu millet 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat’a, 27 Nisan’dan 15 Temmuz’a kadar daima bağımsızlık ve demokrasi için gayret etti. Milletle vesayetçiler ortasındaki bu gayret 15 Temmuz’da değişik bir boyut kazandı. Milletimiz, başkanıyla birlikte ülkemizi çıplak elleriyle alçak bir işgal teşebbüsünden kurtardı. Meclisimizi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, kendi kurumlarını kurtaran bu millet, dünyaya çok açık bir ileti verdi: ‘Bu ülkeyi benim dışımda kimse yönetemez, buna müsaade vermem’ dedi. Ulusal irade bunu söyledi.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o gece “Milletin gücünün üstünde bir güç tanımadım ben bugüne kadar” telaffuzunun siyasi tarihin bu manada özeti olduğunu belirten Altun, bu kelamın Merhum Adnan Menderes’in “Yeter kelam milletindir” prensibinin açıkça bir devamı olduğunu lisana getirdi.
Terör örgütü FETÖ ile uğraştaki kararlı duruşun her geçen gün daha da güçlendiğini vurgulayan Altun, “Örgütün çözülmesi, yeni hücrelerin ortaya çıkması, örgüte dair kripto bilgilerin ele geçirilmesiyle birlikte devletin kurumlarında örgüte karşı çok değerli kazanımlar elde edilmiştir. Milletimizin de hassasiyetiyle birlikte bu örgüt her geçen gün daha büyük kayıplar yaşayacak ve sonuçta tarihin en kirli sayfalarında yerini almak üzere büsbütün yok olacaktır. Daima söylediğimiz üzere onları dünyanın neresinde olursa olsun kıskıvrak yakalayacak ve adalete teslim edeceğiz. Onlarla, FETÖ’yle, Fetullahçı Terör Örgütüyle millet ismine görülecek hesabımız var.” dedi.
– “Kimse devletin gücünü, çaba azmini test etmeye kalkmasın”
Devletin ve kurumlarının FETÖ’ye karşı gayrette en ufak bir zafiyet içerisinde olduğu yanılgısına kapılmanın yalnızca örgütün işine yarayacak bir dezenformasyondan ibaret olduğuna dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın canına kast etmeye, milletin iradesini yok etmeye, Meclis’ini ortadan kaldırmaya ve milletin ordusunu millete karşı kışkırtmaya çalışan alçak ve sinsi bir terör örgütüne karşı, ne devlet katında ne de millet nezdinde en ufak bir acıma ya da müsamahaya yer yoktur ve olamaz. Bu milletin hiçbir ferdi, bu devletin hiçbir kesimi FETÖ ile çaba konusunda en küçük bir yumuşamaya, rehavete ya da kuşkuya kapılmaz, kapılamaz. Bunu bekleyenler daha çok bekleyecekler. Örgütü en ufak kesimine kadar yok etmeden hiçbirimize rahat yüzü yoktur. Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim. Nedamet getiren hiçbir darbeci olmadığı üzere, alçak teröristleri affedecek bir devletimiz de yoktur. Kimse boş hayaller içerisine girmesin. Kimse milletimizin şuurunu, vicdanını, ferasetini yok saymaya kalkmasın. En son yok saydıklarında işgali ve darbeyi elleriyle, vücutlarıyla durduran milyonlarla karşılaştıklarını kendilerine hatırlatırım. Ve tabi kimse devletin gücünü, hafızasını, uğraş azmini, kararlılığını, iradesini, kurumlar ortasındaki eş güdümünü test etmeye kalkmasın.”
Altun, FETÖ, PKK/YPG, DEAŞ ve öteki terör örgütleriyle gerek yurt içinde gerekse de hudut ötesinde nasıl uğraş edildiğini kimsenin görmezden gelmemesi gerektiğinin altını çizerek, “Sadece onlarla değil, onları yöneten, yönlendiren global güç merkezlerine karşı dimdik bir formda nasıl gayret ettiğimizi unutmasınlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın sözüyle artık kuklalarla değil, kuklacılarla uğraş ettiğimizi iyi bilsinler. 15 Temmuz, milletin zaferidir. 15 Temmuz bu ülkenin vatan, bu halkın kalbi iman dolu bir millet olduğunu bir kere daha yedi düvele duyuru ettiği gündür.” diye konuştu.
– “Tüm gayretimiz 15 Temmuz’u dünyaya hakkıyla anlatabilmek”
Irtibat Başkanlığı olarak 15 Temmuz’un tarihî ve toplumsal kıymetini, alçak FETÖ’nün gerçek yüzünü ortaya koymayı en kıymetli görevlerden biri saydıklarını vurgulayan Altun, bu emelle son iki yıldır hem yurt içinde hem de yurt dışında tüm 15 Temmuz etkinliklerinin uyumunu sağladıklarını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatlarıyla tüm kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının 15 Temmuz etkinliklerini eşgüdüm ve uyumla yürütmelerine yardımcı olduklarını anlatan Altun, şu bilgileri verdi:
“Her geçen yıl 15 Temmuz’u daha güçlü hatırlamak ve geleceğe taşımak için daha büyük bir çaba içerisinde olacağız. Büyük bir memnuniyetle şunu söyleyebilirim ki gerek yurt içinde gerekse yurt dışında tüm kamu, sivil toplum ve üniversitelerimizin 15 Temmuz’a yönelik hassasiyetlerinde hem nitelik hem de nicelik istikametinden artan bir ilgi var. Bu, gelecek açısından bizlere umut veren bir durum. Çünkü 2019’da ’15 Temmuz Demokrasi ve Ulusal Birlik Günü’ kapsamında yurt içinde ve yurt dışında yaklaşık 1500 olan aktiflik sayısı bu yıl 3 bine ulaştı. Bu kapsamda 2020’de yurt içinde bakanlıklar ve kamu kurumları 1609, üniversiteler 521, sivil toplum kuruluşları 132 adet olmak üzere toplam 2 bin 236 program gerçekleştirdi. Yurt dışında ise ilgili kurumlar 752 faaliyet icra ettiler.”
Altun, Irtibat Başkanlığı olarak 15 Temmuz etkinliklerini yalnızca koordine etmediklerini tıpkı vakitte birçok çalışma ve projeyi de şahsen yürüttüklerini belirterek, “Tüm gayretimiz, tüm heyecanımız 15 Temmuz’u gerek dünyaya gerekse gelecek kuşaklara hakkıyla anlatabilmektir. Bunun için her geçen gün daha çok çalışacağız daha çok üretmeye devam edeceğiz.” dedi.
– “İletişim Başkanlığı basın mensuplarının yanında”
Altun, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin büyük ve güçlü Türkiye maksadına giden yolda tarihi bir adım olarak atıldığını söyledi.
Bu süreçte Bağlantı Başkanlığının da ihdas edildiğini anımsatan Altun, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çerçevesini çizdiği üzere, Türkiye markasını güçlendirmek, devlet ve millet ortasındaki irtibatı daha sağlıklı bir hale getirmek, basın dalına kamu ismine katkıda bulunmak, devletimizin kurumsal kimliğini ve kurumlar ortasındaki telaffuz birliğini tesis etmek için yola çıktık. Buna ek olarak Başkanlığımız Türkiye’ye yönelik haksız ithamlara, kara propaganda kampanyalarına ve enformasyon savaşlarına karşı da haklı ve güçlü ülkemizin gür sesi olmak üzere misyonu da üstlenmiş durumdadır. Bu gayeleri yerine getirebilmek için bir yandan günlük krizler, meseleler ve gelişmelerle yüzleşirken, öbür yandan kısa, orta ve uzun vadeli stratejik bağlantı faaliyetleriyle milletimizin sesini devletimize, devletimizin sesini milletimize ve tüm dünyaya duyurmaya çalışıyoruz. Bu süreçte hiç kuşkusuz hükümetimiz ismine eşgüdümlerinden sorumlu olduğumuz Türkiye Radyo ve Televizyonu, Anadolu Ajansı ve Basın Duyuru Kurumu üzere esaslı kurumlarımızın katkılarından kıymetli oranda besleniyoruz.”
Çalıştayla basın bölümü ve çalışanlarının her türlü probleminin tahlili yolunda yapılabilecekleri birlikte değerlendirmeye çalışacaklarını belirten Altun, Bağlantı Başkanlığının problemlerin tahlili manasında basın mensuplarının yanında olduğunu lisana getirdi.
– “Yalan haberlere, algı operasyonlarına karşı gayret ediyoruz”
Birçok açıdan meşakkatli bir çağda yaşandığının herkesin farkında olduğuna işaret eden Fahrettin Altun, şöyle konuştu:
“Nasıl adlandırırsanız isimlendirin, hakikatin, doğrunun ya da gerçeğin yerini algının, manipülatif bilginin, sahteciliğin, palavranın ya da sıkça duyduğumuz İngilizce tabirle fake-news’in aldığı, çelişkilerle dolu bir vakit dilimini deneyim ediyoruz. Tarihte aklın, rasyonelliğin, doğruluğun kutsallaştırıldığı ya da etik ve ahlaki çöküntünün derinleştiği devirler olmuştur. Fakat bugün teknolojinin süratli dönüşümü ve gelişimiyle birlikte adeta denetim edilemez, içinden çıkılamaz eşsiz bir hakikat-ötesi devri yaşıyoruz. Her gün hepimiz palavra haberlere, algı operasyonlarına, çarpıtmalara, bilgisiz tahlillere karşı uğraş ediyor ve tüm gücümüzü gerçeği anlatmak için kullanıyoruz. Bu sorun, sanılanın bilakis yalnızca devlet kurumlarının ya da hükümetin bir sorunu değil. Bu sorun, yalnızca Türkiye’nin sorunu da değil. Bu sorun, bugün ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ve Rusya başta olmak üzere birçok ülkenin, hatta geniş insanlık ailesinin ortak sorunu halini almış durumda. Münasebetiyle uğrunda gayret ettiğimiz şey hakikatten öbür bir şey değil. Evet, dünyanın birçok yerinde hakikat savunucuları, hakikat düşmanlarına karşı ağır bir emek vermek zorundadır. Türkiye’nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da en büyük gücü hakikattir.”
Hakikatin bugün savunulması en güç olan ve en çok akına uğrayan bedel olduğunun altını çizen Altun, “Bugünlerde, safsatanın, palavra haberlerin, provokatif ve manipülatif bilgilerin, dedikodunun, negatif algı inşa etme çalışmalarının, itibarsızlaştırma operasyonlarının, nefret cürümlerinin, şiddet ve hakaret telaffuzlarının daha çarpıcı olduğu, daha çok okunduğu, dijital medyada daha çok ‘tık’ aldığı bir dünya ve medya sistemi inşa edilmek isteniyor. İşte hepimizin; sizlerin ve devletimizin çaba ettiği nokta tam olarak budur.” değerlendirmesinde bulundu.
– “Yerli ve ulusal bir medya kavramı stratejik kıymet arz ediyor”
Kendilerine dayatılmak istenen, gerçek ve gerçek olanı sıradanlaştıran, değersizleştiren, itibarsızlaştıran, değersizleştiren ve demode kılmaya çalışan bir akına karşı çaba ettiklerini belirten Altun, şu tabirleri kullandı:
“Türkiye’nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın, global algı ve dezenformasyon merkezlerini rahatsız etmesinin yegane nedeni de işte bu gayretin odağında olmasıdır. Ben basınımızın gururlu mensuplarının bu uğraşta hakikatin yanında durduğunu biliyorum. Hiç kuşkusuz hakikati savunmak yalnızca siyasetçilerin ya da ülkeyi yönetenlerin değil, birebir vakitte basın dalının ve çalışanlarının da temel gayret alanı olmak durumundadır. Çünkü verdiğimiz savaş, yalnızca kendi ülkemizi korumak için değil, bununla birlikte dünyanın hakikate olan inancını tekrar kazanmasını, hakikatin yine bedelli olmasını sağlamak içindir. Lakin basınımızda, dışarıdan fonlanan, tesirlere ve yönlendirmelere açık, Türkiye’nin kalkınmasına, dünya milletlerinin gönlüne girmesine, diplomaside zaferler elde etmesine, adaletsiz dünya sistemine karşı tezli duruşuna ve Sayın Cumhurbaşkanımızın milletçe desteklenmesine karşı manipülatif ve provokatif bilgi üreterek ülkesine karşı operasyon merkezlerine dönüşen bir kesim de vardır. Ne yazık ki bu kesitin yeri geldiğinde terör örgütlerinin propaganda aygıtı olarak devreye girdiklerini, ellerindeki medya gücünü bir silah olarak devlete ve millete doğrulttuklarını da müşahede ediyoruz. Bu noktada bağımsız, yerli ve ulusal bir medya kavramı son derece stratejik kıymet arz etmektedir. Yalnızca ülkemiz için değil, bölgemiz için, dünyamız için hayati değeri olan bir konudan bahsediyoruz.”
Medyada marjinal bir biçimde kendisine yer bulan bu kesitlere davette bulunan Altun, “Bırakın artık bu coğrafyada, bu topraklarda 5. kol faaliyetleri sürdürmeyi, gerçek manada 4. kuvvet olun. Demokrasi düşmanlığı yapmayın, demokrasimize hizmet edin. Irtibat Başkanlığımız, Türkiye’de medya mensuplarının, basın çalışanlarının yanında, gerisindedir. Kendi ülkesini ve milletini önceleyen, ülkesine ve milletine düşmanlık yapmayan ve dışarıdan güdümlü biçimde çalışmayan her bir basın mensubu bizim kendisine hizmet etme göreviyle yükümlü olduğumuz bir paydaşımızdır. Biz onların hakikat çabasında yanlarında olmaya ve daima bir arada ‘yaşasın hakikat’ demeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
– “Çalıştayda gazetecilik mesleğindeki aktüel meseleler tartışılacak”
Basın dalının kuralları, çalışma şartları, karşılaştığı sıkıntılar bakımından en zahmetli kesimlerden biri olduğunu vurgulayan Altun, “Dahası dalın dinamik değişimi yeni problemleri da beraberinde getirmektedir. Bağlantı Başkanlığı, haklarınızın iyileştirilmesi noktasında, tüm kurum ve kuruluşlarla oturduğunuz her masada yanınızda yer alacaktır, bundan en ufak bir kuşkunuz olmasın. Çünkü nasıl sıkıntı kaideler altında çalıştığınızı en iyi bizler biliyoruz. Salgın sürecinde milletimizin bilinçlenmesi, daha gerçek biçimde bilgilendirilmesi için medya bölümümüz çok önemli bir emek harcadı. Hakkınız ödenmez. Bu vesileyle sizlerin şahsında basın bölümümüzün değerli çalışanlarına şükranlarımı arz ediyorum.” dedi.
Basın mensuplarının daha verimli, daha tesirli olabilmesinin ülkenin hakikat savunuculuğuna ve bağımsızlık uğraşına büyük bir katkı sağlayacağını lisana getiren Bağlantı Lideri Altun, şunları kaydetti:
“Katılımcı ve demokratik bir süreç içerisinde çalıştaylarımızı sürdürmek, nitelik ve nicelik açısından bu çalışmaları daha da ileriye taşımak ve meselelerinizi tahlile kavuşturmak noktasında güçlü bir irademiz olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Bildiğiniz üzere ülkemizde uygulanmakta olan Basın İş Kanunu’nda gazetecilere özel bir değer verilmiş ve gazetecinin tüzel durumu 4857 sayılı İş Kanunu dışında farklı bir yasa ile düzenlenmiştir. Bu yasanın tam ismi, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Ortasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’dur. 1952’den bu yana yürürlükte olan kelam konusu kanun metni, neredeyse birinci haliyle uygulanmaya devam etmekte ve günümüzün getirdiği meseleler karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu noktada Irtibat Başkanlığımızın basın dalının problemlerini ulu Meclisimizin, yasama organımızın gündemine taşımak noktasında elinden gelen bütün uğraşı ortaya süreceğine kuşkunuz olmasın.”
Irtibat ve enformasyon teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte gazetecilik alanının ekonomik tertibinde ve mesleğin yapısında değişimler olduğunu belirten Altun, kelamlarını şöyle tamamladı:
“Bu yaşanan değişimlerle birlikte mesleği yerine getiren gazetecilerin çalışma biçimleri değişmiştir. Bu çalıştay vasıtasıyla gazetecilik mesleğinde terfi, fiyatlandırma, müsaade, mukavelenin feshi ve kıdem tazminatı üzere yeni meseleler tartışılacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde verdiğimiz güçlü, bağımsız ve haklı Türkiye uğraşında basın kesiminin; ülkesinin ve milletinin yanında, hakikat üzere hareket etmesi çok pahalı olacaktır. Problemleriniz problemlerimizdir. Burada lisana getirilen fikirlerin, görüşlerin hem medya kesimini hem de çalışanların haklarını ileriye taşıyacağına inanıyorum.”
Memurlar
