Yükseköğretim kurumlarının gerek öğretim üyesi (Profesör, Doçent, Doktor Öğretim Üyesi) gerekse diğer öğretim elemanı (Öğretim Görevlisi ve Araştırma Görevlisi) ilanlarındaki kişiye özel şartları ve mevzuat hatalarını sürekli gündeme taşıyoruz. Hiçbir yükseköğretim kurumuna bir kastımız olmamakla birlikte, tek amacımız bu konuda farkındalık yaratarak üniversitelerde akademik personel istihdamında yaşanan sorunlara ses olmaktır.
Bu haberimizde; geçtiğimiz aylarda Yükseköğretim Denetleme Kurulu tarafından paylaşılan bilgi notundaki uyarılara rağmen; üniversitelerin halen hukuka aykırı şekilde verdiği öğretim üyesi ilanlarının sıra dışı bir örneği üzerinden değerlendirmelerde bulunacağız.
Kafkas Üniversitesi tarafından 11 Ekim 2019 tarihli ve 30915 sayılı Resmi Gazete’de birçok farklı alanda Profesör, Doçent ve Doktor Öğretim Üyesi kadroları ilan edilmiştir. İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalında yer alan Doktor Öğretim Üyesi kadrosunun özel şartına baktığımızda doğrudan başvuracak adayın doktora tez başlığına yer verilmiştir. Meraklılar YÖK-TEZ Merkezi üzerinden ilanın sadece bir kişiye özel açıldığını teyit edebilir.
BİRİM |
ANABİLİM DALI |
UNVAN |
AÇIKLAMA |
İlahiyat Fakültesi |
Tefsir |
Doktor Öğretim Üyesi |
Yakup el-kemahi’ninnuru’l-ef’ide adlı eserinin tenkitli neşri-beydav’nin amme cüz’ü haşiyesi konusunda doktora yapmış olmak |
Hatırlayacağınız üzere, hala ne amaçla yapıldığı birçok kişi tarafından tam anlaşılamayan “Yardımcı Doçent” kadrolarının kaldırılarak yerine “Doktor Öğretim Görevlisi” kadrosunun hayata geçirilmesi ile ilgili TBMM’ye sunulan ilk teklifte, üniversitelerin boş doktor öğretim görevlisi kadrolarının Rektörlüklerin yerine Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca ilan edilmesi teklif edilmişti.
Ancak, “Doktor Öğretim Görevlisi” kadro isminin kamuoyunda tepki toplaması sebebiyle bu sefer “Yardımcı Doçent” kadrolarının yerine “Doktor Öğretim Üyesi” kadrosunu öngören yeni teklifte bu düzenleme kaldırıldı. Dolayısıyla, öğretim üyesi kadro ilanlarının Yükseköğretim Kurulunun kontrol ve denetimine almayı içeren teklif uygulamaya geçemedi!
Kontrol/denetim mekanizmasının eksikliğini kullanan bazı yükseköğretim kurumları, öğretim üyesi alımlarında akademik rekabeti imkansız kılan doktora tez konusu ilan şartları ile ülkemizin genç ve dinamik akademisyenlerinin mesleğe ve bilime olan inançlarını kırmaktadırlar. Maalesef üniversitelerde yaygın anlayış, “EN İYİ AKADEMİSYENİ” almak yerine, benim “İYİMİ” almak yöntemidir.
“Bazı üniversitelerde” kişiye özel öğretim üyesi ilanları şöyle yorumlanmaktadır. “Bölümün bütün idari işlerini yapmış, gerektiğinde yasal olarak girmemesi gerektiği halde “hocası istediği için” onun yerine yıllarca derse girmiş, araştırma görevlisi olarak bütün yükü çekmiş personelimize bırakın da doktor öğretim üyesi ilanında kişiye özel şart yazalım.” Akademik rekabeti engelleyen de tam bu düşünce!
Aslında, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bu sorunu bildiği için “Yükseköğretimde Sessiz Devrim” olarak adlandırılan Üretim Reformu Paketinde yapılan düzenleme ile araştırma görevlilerinin atamalarında önemli bir değişikliği 2018 yılının başından itibaren hayata geçirdi. Buna göre, yükseköğretim kurumlarında araştırma görevlisi kadrolarına atamalar, 50 nci maddenin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında yapılmakta olup, bu kapsamda atananlardan doktora veya sanatta yeterlik eğitimlerini tamamlayanların en fazla %20’si doktora veya sanatta yeterlik eğitimini tamamladıkları kurumların senatolarınca belirlenen ve Yükseköğretim Kurulunca onaylanan performansa dayalı kriterler çerçevesinde doktor öğretim üyesi kadrolarına atanabilmektedir.
YÖK tarafından bu düzenlemenin yapılmasındaki temel amaç, akademik kariyer sürecinin en önemli aşaması olmasına karşın mevcut durumda araştırma görevlilerinin önemli kısmı kariyerlerinin tümünü araştırma görevlisi olduğu kurumda devam ettirmektedir. İçeriden türeme (inbreeding) anlamına gelen bu durum, hem kişinin, hem de kurumun performansını olumsuz etkilemektedir. Bu düzenleme ile performans odaklı bir yaklaşıma geçilmesi hedeflenmiştir.
Fakat, üniversiteler tarafından verilen ilanlardan görüyoruz ki ne bu yasal düzenlemeler ne de farklı uyarılar hiç anlaşılmamış ve dikkate alınmamıştır. Halen, yükseköğretimde rekabet oluşturan bir ortam yaratmak yerine, kişiye özel şartlı ilanlarla kadrolara atamalar yapılmaktadır.
Dolayısıyla, bu sistem tersine dönmedikçe ve kadrolara üreten genç bilim insanları atanmadığı sürece üniversitelerimizin dünya sıralamalarında gerilemesi hatta hiç yer bulamaması kaçınılmazdır!
Yavuz Selim KAPLAN
Memurlar