Merkez Aziziye ilçesine bağlı Altınkonak köyünde dünyaya gelen evli ve 2 çocuk babası Prof. Dr. Başkan Çalmaşur, (55) hem köyünde çiftçilik yaptı hem de üniversite eğitimini tamamladı. Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik kısmı üçüncü sınıftan ayrılarak Ziraat Fakültesi, Bitki Muhafaza Kısmını bitiren Çalmaşur, bir müddet Tarım Vilayet Müdürlüğü ve Ulusal Eğitimde vazifesinde bulundu. 1995 yılında çok sevdiği ve istediği Ziraat Fakültesi Bitki Muhafaza Kısmında Araştırma Vazifelisi olarak misyona başlayan Çalmaşur, profesörlük unvanı ile birlikte hem kısım başkanlığı hem de Atatürk Üniversitesi Aşkale Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü misyonunu yürüttü. Bir mühlet evvel Ziraat Fakültesi Dekanlığına getirilen Prof. Dr. Lider Çalmaşur, eğitim ve mesleksel devirlerinde topraktan hiç kopmayarak, grup biçmeye devam etti.
EN DEĞERLİ GEREKSİNİM BESİN
Son vakitlerde gündemde olan Covid-19 da dahil olmak üzere bütün canlıların iki temel içgüdüsel hareketi olduğunu söyleyen Çalmaşur, bunlardan birinin hayatta kalarak kuşağını devam ettirmek oburunun ise dışarıda tuttuğumuzda hayatta kalmak için öncelikle beslenme ve barınma, sığınak bulma davranışlarının değerli olduğunu söyledi. Çalmaşur, “Beslenme konusunda öncelik kâfi ve besleyici besin kaynağı bulmaktır. Alışılmış insanoğlu kâfi besine ulaşmanın yanında gelir durumuna bağlı olarak sağlıklı besine ulaşmak da istemektedir. Lakin, yaklaşık olarak bir yıldır devam eden Covid-19 süreci de bize göstermiştir ki; ne kadar varlıklı, mevki ve makam sahibi olursak olalım besine ulaşmak en kıymetli mevzu olmuştur. Bu süreçte ülkemiz de dahil tüm dünyada halk besine ulaşmak için marketlere hamle etmiştir. Demek ki insanoğlu için en değerli muhtaçlık beslenme ihtiyacıymış” diye konuştu.
‘KARNINI DOYURAN KENDİSİNİN EFENDİSİDİR’
Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığımız bu günde yeniden Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir’ veciz kelamının mana bulduğunu kaydeden Prof. Dr. Çalmaşur şunları söyledi:
“Geçmişte bu kelamı çok düşünmüşümdür. Lakin artık anlıyorum ki kendi karnını doyuran beşerler, toplumlar hatta ülkeler iki ayağı üzerinde durabildikleri için kendi kendilerinin efendisi olmaktadırlar. Oburunun eline bakanlar ise sonuçta köle olacaklardır. Gençken babama tarla satıp kentte öbür iş yapalım dediğimde ilkokul mezunu olan babam bana; ‘oğlum insanoğlu var hayli beslenmek zorundadır. Karnını doyurmak için de toprağa muhtaçlık vardır. Bir gün herkes toprağa geri dönecek. Arazi elden çıkarılmaz. Aklından çıkarma’ demişti. Artık onu da daha iyi anlıyorum. Her şeysiz oluyormuş fakat beslenmeden olmuyormuş. Arazi çok değerliymiş. Konutumda daima olarak değirmen unu tüketmekteyiz. Lakin, son yıllarda değirmenlerde un bulamaz olmuştum. Ekmeklik bedelinin daha yüksek olması, Erzurum yöresinin kadim çeşidi ve alıştığım tat olması münasebetiyle Kirik buğdayı aradım. Sıkıntı da olsa 150 kilogram bulabildim. Çocukluğumdan beri çiftçilikle uğraşmama karşın, bilhassa geçen yıl Kırik buğday çeşidini artırmak ve yakınımızdaki üreticilere dağıtmak gayesiyle küçük bir parsele şahsen ekim yaptım. Buğdayın randımanı düşük olduğu için yaklaşık olarak 2.5 ton civarında tohum elde ettim. Artık de 25 dönümlük bir tarlamı takım daha da çoğaltmak istiyorum.
En iyi bildiğim iki işi yaparak bir şeyler üretmeye çalışmaktayım. Biri vatansever öğrenciler yetiştirmek oburu meslek icabı ziraî üretim yapmak. Herkesi en iyi bildiği işi yaparak ne olursa olsun üretmeye davet ediyorum. Ülke çapında yerli ve ulusal üretime yöneldiğimiz bu devirde lütfen üretelim.”
KÖYLÜYÜ KÖYÜNDE TUTMAK GEREK
Köylüyü köyünde tutacak önlemlerin alınması gerektiğini kelamlarına ekleyen Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Başkan Çalmaşur, “Kentsel dönüşümdeki üzere köylerin de alt yapısı ile eğitim hizmetleri ile hatta her köye fiyatsız interneti ile hizmet götürüp köylüyü köyünde tutalım. Genç nüfus mega kentlere gitse bile her yaz geri gelip besin çuvalları ile geri gitmektedirler. Bu da gelişmemiş Anadolu’nun zenginliğini, efendiliğini göstermektedir. 20 milyon, 30 milyon nüfuslu kentlere muhtaçlığımız olmadığını düşünüyorum. Köylüyü köyünde tutabilirsek en azından bir tarla eker, 10 koyun besler, 3-5 inek bakar, yöreye nazaran çeşitli meyve zerzevat yetiştirir ve ailesinin karnını doyurur. Hiç olmazsa buradaki insanları tüketici olmaktan çıkarırız. Lütfen üretelim. Ne olursa olsun üretelim” dedi.
TARLADA ÇALIŞAN BABASINA YARDIM EDİYOR
Tarlasında çalışan babasına yardım eden Fen Lisesi ikinci sınıf öğrencisi Tunahan Çalmaşur (15), “Babamla birlikte tarlada çalışmaktan büyük bir zevk alıyorum. Ürettiğimiz buğdayla konutumuzda ekmek de yapıyoruz. Halkımız yararlansın, üretim artsın diye babamla buradayız. Bundan hiçbir vakit utanç duymadım. Ancak birtakım arkadaşlar ‘sen fen lisesi öğrencisi baban profesör ne işiniz var oralarda?’ diyorlar. Unutmasınlar ki onların yediği her şey buradan çıkıyor” diye konuştu.
Memurlar
