ABD Menkul Değerler ve Borsa Kurulu’nun raporunda “Alexion Pharmaceuticals” isimli ABD menşeili bir ilaç şirketinin kendisine ilişkin ‘Soliris’ markalı ilacın yaygın satışının yapılabilmesi için Türkiye’nin de ortalarında bulunduğu birçok ülkenin yetkili makamlarına rüşvet dağıttığı argümanı yer aldı. Eski Sıhhat Bakanı Mehmet Müezzinoğlu kendi devrinde gerçekleştiği belirtilen rüşvet tezlerinin araştırılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Sıhhat Bakanlığı’na ihbar dilekçesi verdi. Bakan Müezzinoğlu yaptığı müracaat ile ilgili DHA’ya açıklama yaptı.
“ZANNIN KALDIRILMASI GEREKTİĞİNE İNANDIM”
Savla ilgili hem kamu vicdanı, hem yönetici, hem de ferdi vicdan açısından Türkiye’de de gerekenin yapılmasına inandığı için müracaat ettiğini söyleyen eski Sıhhat Bakanı Mehmet Müezzinoğlu “ABD’de bu türlü bir süreç, yaklaşık 21 milyon yahut küsuratlı bir uzlaşıyla sonuçlanmış. Türkiye, Rusya, Brezilya üzere değişikli ülkelerde bir ilaçla ilgili makul şahıslara rüşvet verildiğiyle ilgili bir karar, karar çıkmış. 20 gün evvel öğrendiğimde ABD’deki bu süreci hukukçu arkadaşlarımızla inceledik. Süreç 2010-2015 yılları ortası bakanlığımızı da ilgilendiriyor. O periyotta 2013 yılına kadar Recep Akdağ bakanımız, 2013’ten sonraki süreçte de ben varım. Sav o denli ya da bu türlü bir sav lakin, hem kamu vicdanı, hem yönetici hem de kişisel vicdan açısından Türkiye’de de gerekenin yapılması gerektiğini düşündüm. Sıhhat Bakanlığı’nın idari manada soruşturma açıp gereğini yapması işin bir ayağı. Öbür ayağı da o devirde bakanlık yapmış bir birey olarak bakanlığım bir manada zan altında. Bu zannın ortadan kaldırılması gerektiğine inandım. Gerek şahsımla ilgili, gerekse bakanlığımızdaki bürokrat arkadaşlarla ilgili. O nedenle hem Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına hem de Sıhhat Bakanlığı’na gerek hukuksal gerek idari manada gerekli incelemelerin ve tahkikatların yapılmasını talep ettim” dedi.
“SİYASETÇİ HESAP VERMEKTEN ASLA KAÇMAMALI”
Siyasetçilerin kendi vicdanları dışında, sandıkta millete, yaptıkları süreçlerde de hukuka ve yönetime karşı sorumlu olduklarını tabir eden Müezzinoğlu “Ben buna inanarak siyaset yaptım. Birincisi sandıkta millete, iki yaptıkları süreçlerde de hukuka ve yönetime karşı sorumluluktan, hesap vermekten asla kaçmamalı. Siyasetçi 4-5 yılda bir sarfiyat sandıkta hesap verir lakin, siyasi bir yönetici olarak yetki kullandıysanız, varsa hukukî ya da idari, ona karşı da açık, dürüst olmak, hesap verebilir olmak lazım. Bunun için bu türlü bir teşebbüste bulundum” diye konuştu.
“BEDEL ÖDEMEYE HAZIRIM”
Müezzinoğlu şahsını ilgilendiren rastgele bir kabahat yahut bedel varsa ödemeye hazır olduğunu belirterek “Vicdanen huzurlu olduğum için, bürokrat arkadaşlarımızla da bu manada süreci incelediğimde, sahiden bu isnatların muhatabı bir süreç olmadığı kanaatindeyim. Ancak artık benim kanaatim değil artık hukukun ve idari teftişin sonuçlarını beklemekte fayda var” dedi.
Bakanlığı devrinde ismi geçen ABD’li firmayla ilgili rastgele bir duyum almadığını tabir eden Müezzinoğlu “Geriye dönük arkadaşlarımızla, ‘Ya arkadaşlar bana gelmedi lakin size geldi mi’ diye kıymetlendirme yaptık. Süreçte bu türlü bir ihtimal de yok fakat, hukuka yansıdığı ve idari teftişe açıldığı için bu bahiste çok tezli cümle söylemem hakikat olmaz” dedi.
“OLMASI GEREKENİ YAPTINIZ REAKSIYONU ALDIM”
Kabahat ihbarını yapması nedeniyle olumlu yansılar aldığını anlatan Müezzinoğlu “Genelde olması gereken, size yakışan, keşke bu çeşit sorulara karşı hassaslık bu seviyede olsa diyen reaksiyonlar aldım. Bir vicdanen rahat olmak çok değerli, iki siyasetçinin millete karşı başının dik, alnının açık olması çok değerli. Üçüncüsü de hukuka yahut yönetime hesap verebilir durumda olmak çok değerli. Bunu başarmak uğraşında olduk, bunun için de bu müracaatı yapmakta vicdani bir sorumluluk hissettim. İnşallah sonuçlar da ülkemizin de başının dik olacağı bir halde çıkacağını ümit ve temenni ediyorum” dedi.
SORUŞTURMALARI TAKİP EDECEĞİM
Cürüm ihbarı yapan kişi olarak hukuksal ve idari soruşturmayı takip edeceğini belirten Müezzinoğlu “Sonuçların söylendi kaldı boyutuyla kalmaması gerekir. Yahut ben gerekeni yaptım kim ne istiyorsa yapsın değil. Sonucun ve sonucunda da varsa bir eksiğimiz, yanılgımız, kusurumuz yahut şuuru yanlışımız bunun da bedelini çekmekte bir mahsur görmüyorum” dedi.
SIHHAT ALTYAPIMIZ VE SIHHAT ÇALIŞANLARIMIZLA COVİD SÜRECİNDE DÜNYAYLA AYRIŞTIK
Pandemi süreciyle ilgili de kıymetlendirme yapan Müezzinoğlu “Süreç dünya için çok sıkıntı bir süreç. Önümüzdeki periyot de yeniden dünya için güç bir süreç. Dünyanın en gelişmiş dediğimiz ülkelerinde de gördük ki bu süreci hazırlıklı değil çok sıkıntı ağır bedellerle geçirenler oldu. Türkiye farklı bir ayrışmayı gösterdi. Bunlardan bir tanesi sıhhat altyapısının son 20 yılda çok önemli bir dönüşümü. Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ederim onun dirayeti, sıhhate verdiği kıymet yahut takip olmasaydı, hükümet programlarında sıhhat daima ana yatırım olmasaydı, bugün bizim ağır bakımlarımız, teknolojik altyapılarımız bu seviyede olmazdı. Tahminen de Avrupa ve dünyayla en büyük ayrıştığımız bu güçlü altyapımız. İkincisi sıhhat çalışanlarımız; doktorlarımız, hemşirelerimiz tüm sıhhat çalışanlarımız bizim fevkaladelikleri acillere fedakarlığa çok yatkın bir meslek gurubumuz var. Birçok doktor arkadaşımızı kaybettik. Kendi ve yakınlarının canını umursamadan mesleğini önceleyen bir meslek aşkı var. Gelişmiş batı ülkelerinde bunu bu kadar görmemiz mümkün değil. Mesleğe hürmet ve fevkaladelikleri olan fedakarlıkları bence iki büyük altyapı karımız. Üçüncüsü de başta Cumhurbaşkanımız, hükümet, Sıhhat Bakanımız, Bilim Heyeti ile birlikte, algı idaresi de çok değerlidir, toplumu algı ve olgu idaresini entegre etmeyi başardılar. Dünyayla ayrışan başarılı bir sonuca imza attık fakat şimdi bitmedi.”
ÖNLEMLER KÜLTÜREL BİR HAYAT IDEOLOJISI OLMALI
Önümüzde önlemli olunması gereken bir kış olduğunu belirten Müezzinoğlu “Özellikle Kasım, Aralık, Ocak, Şubat ve Mart ayları çok önlemli olmalıyız. Zira olağan kış hastalıkları bizim hastanelerimizi, ağır bakımlarımızı dolduruyor. İnşallah bu periyotta bu türlü bir yükü minimize edecek kültürü de yakalarız. Paklık, ara ve maskeyi kültürel bir hayat ideolojisine dönüştürmekte yarar var” dedi.
Memurlar
