CHP Umum Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamaya ait, “Bu fabrika, sicili arı olan bir fabrika değil. 11 yılda 4 münferit patlama oluyor. Beşerler tekrar hayatlarını kaybediyorlar fakat bu fabrikanın sahibi nereden, kimlerden güç, destek alıyorsa, fabrikasını her seferinde hiçbir tedbir almadan yine açıyor.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Küme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada 7 vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, “O kişiler fabrikada konutlarına helal ekmek götürmek, kimseye muhtaç olmamak için çalışıyorlardı. Çetin koşullarda hizmet yapıyorlardı. Devlet ruhsat vermişti; ‘burada personeller çalışabilir’ diye raporlar da vermişlerdi. Artık çok sayıda vatandaş orada çalışıyor, günün 24 saati çalışıyor. Siz tedbir almıyorsunuz, patlamalar oluyor ve 7 kişi hayatını kaybediyor.” diye konuştu.
Ölen çalışanların isimlerini sayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bu fabrika, sicili ak olan bir fabrika değil. 11 yılda 4 munfasıl patlama oluyor. Beşerler tekrar hayatlarını kaybediyorlar fakat bu fabrikanın sahibi nereden, kimlerden güç, destek alıyorsa, fabrikasını her seferinde hiçbir tedbir almadan yine açıyor. Tekrar patlamalar, yine kişiler ağlıyorlar; acıları var lakin bakıyorsunuz patron MÜSİAD’ın Sakarya temsilcisi. Akşam bir yemek veriliyor, bir ziyafet, bir de utanmadan, sıkılmadan paylaşıyorlar toplumsal medyada. Daha cesetler defnedilmedi, sizin yediğiniz yemek değil. Yediğiniz insan eti, biliyor musunuz?
Derhal arkadaşlarımız ortama gittiler, araştırmalar yaptılar. Buradan bütün bu fabrikada çalışanlara seslenmek isterim. Adım üzere eminim, bu iktidar, saraylarda oturanlar, bu işi kapatmak isteyeceklerdir. Diyeceksiniz ki ‘nereden biliyorsun?’ Erdoğan’ın patlamadan sonra aradığı birinci kişi fabrikanın patronu. İşçiyi, yakınlarını aramıyor, başsağlığı dilemiyor. ‘Nasılsa benim Sakarya’da oyum çok yüksek, ben Sakaryalıların sırtına binerim, ensesine atarım tokadı, aslında bunlar bana oy verirler…’ Ancak bu sefer o denli değil. Bu sefer Sakaryalı sahip çıkmasa bile o 7 kimseye, orada çalışan emekçilere biz sahip çıkacağız, laf veriyorum.”
– “Bina yönetmeliğe aykırı” argümanı
Patlamayla ilgili avukatlarla görüşmeler yapıldığını, bütün evrakların toplandığını belirten Kılıçdaroğlu, “Belki vefat edenlerin içerisinde hiç kimse CHP’ye oy vermedi, ben onun siyasi tercihine bakmam. Hangi partiye isterse oy verir. Lakin o haksızlığa uğramışsa, adaleti sağlamak için çalışacak kişi öncelikle benim, CHP’dir.” diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, birinci gelen raporlarda, patlayıcı hususlara misal üretim yapılan noktalarla ilgili tüzüğe alışılmamış bir formda, fabrikadaki binaların arasında güvenlik aralarına uyulmadığının, beton duvarlar çekilmediğinin mekan aldığını anlatarak, ayrıyeten bu fabrikada tüzüğe müsait havalandırma sisteminin bulunmadığını, depo çatısından en az 1 metre yükseklikte ve en az 1 metre genişlikte olması gereken sütrenin de olmadığını söz etti.
Binaların yangından korunmasına dair yönetmelik uyarınca patlayıcı husus üretilen bu çeşit iş taraflarında, tek katlı binalarda, duvarları yanmaz yahut 120 dakika dayanıklı olması gerekir diye karar bulunduğunu ve buna da uyulmadığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“İçişleri Bakanı diyor ki, ‘Üç ay evvel burada inceleme, araştırma yaptık, hiçbir eksiği yok.’ Pekala bunlar ne? Şayet bakansan, şayet haktan, hukuktan yana isen, şayet saraydan talimat almayıp da ben bu işi sonuna kadar soruşturacağım diyorsan, derhal oraya müfettişlerini görevlendir, daha evvel ‘hiçbir şey yoktur’ diye raporu veren kişiyi de açığa al. CHP’li belediye lideri olsa artık çoktan açığa alınmıştı, bütün hatalar da yüklenmişti. Ruhsatı kim verdi? Vukuattan derhal sona bakanı, valisi, kaymakamı, bilmem neyi, koro halinde gidiyorlar. Beşerler öldü. Niçin daha evvel gitmediniz, ilgilenmediniz? Bunları sormamız lazım.”
Kılıçdaroğlu, havai fişek fabrikasındaki patlamanın, hükümetin kişiye ne kadar kıymet verdiğini gösterdiğini lisana getirerek “İnsan hayatı pahalıdır ancak bu saray tayfası insan hayatı pahalı midir, kıymetsiz midir hiç bakmaz. Tek baktığı şey ranttır, paradır. Cebin doluyor mu, zaviyeyi döndün mü? Bir kişi ölmüş, beş kişi ölmüş, bir şey olmaz diyorlar. Bu arkadaşların hakkını arayacağız. Ortada bir kaza yok, ortada bir cinayet var.” formunda konuştu.
– “Baskıyla sonuca ulaşacaklarını sanıyorlar”
CHP Umumî Lideri Kılıçdaroğlu, Halk TV ve Tele1’e, RTÜK tarafından verilen cezalara da reaksiyon gösterdi.
Bu televizyon kanallarına verilen 5 gün süreksiz yayın durdurma cezasının cumhuriyet tarihinin en büyük cezası olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bir sorun mu var, çabucak televizyonu kapat. Bir problem mi çıktı bir konumda, derhal gazeteyi kapat. Bir şey mi oldu, birisi konuştu mu, çabucak amaç gösterin, yargılayın, tutuklayın, mahpusa atın. Geldiğimiz süreç budur. Sanıyorlar ki ‘biz bu presleri kurarsak sonuca ulaşırız, millet gerçekleri görmez, biz tekrar iktidar oluruz’. Ne kadar pres kurarsan kur, arkadaş sen gidicisin. Bu millet seni gönderecek, artık bıktı.” dedi.
Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Müyesser Yıldız ve Osman Kavala’nın duruşma kararlarına karşın tutuklu olduğunu tabir eden Kılıçdaroğlu, vukuatın, bir yargılama hadisesinden tümüyle çıktığını belirtti. Kılıçdaroğlu, iktidarın dayatmasıyla “Bunları içeride tutacaksınız, mahpusa atacaksınız. Geciktirin duruşmaları.” denildiğini savundu.
– “150 bin-300 bin tiraja nazaran para alıyorlar”
Basın İlan Kurumunun da birebir biçimde gazetelere, gerçekleri yazan özgür gazetecilere ceza verdiğini öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Neden iktidarı eleştiriyorsun?’ ‘Neden gerçekleri söylüyorsun?’ ‘Neden işsizlik, yoksulluk var diyorsun?’ Neden ‘çocuklar yatağa aç giriyor’ diyorsun. Bunları söyleyeme. Türkiye ne kadar hoş, bütün dünya çökerken Türkiye’nin yıldızı yükseliyor. O denli konuş. o denli yaz’ diyor. Fakat bunlar olmuyor. Basın İlan Kurumu, besleme basına kaynak aktaran bir kuruma dönmüş durumda. Besleme basının tirajına bakıyorsunuz, 300 bin. Tiraj ne kadar 150 bin. Kimsenin okuduğu falan da yok, bu türlü bir tiraj da yok. Lakin 150 bin-300 bin tiraja nazaran para alıyorlar. Basın İlan Kurumu başkanlarına seslenmek isterim: Şayet siz sahiden memleketinizi seviyorsanız, hakikaten medya önünde tarafsız davranmak istiyorsanız, kaynağı bölgesinde ve devrinde kullanmak istiyorsunuz, bu tirajları bağımsız bir teftiş kurumuna denetlettirin, sonra bakın hangi gazetenin tirajı ne kadar. Bunu yapabilirler mi? Saraydan talimat almazlarsa yapamazlar. RTÜK ve Basın İlan Kurumu, birer sansür kurumuna dönüşmüş durumda. İktidarın talimatlarını noktasına getiren, iktidardan talimat alan ve sansür uygulayan kurumlar haline dönüşmüş durumda.
ATV’yi de pek çok vatandaşımız izler. Şiddet, aile yapısını derinden sarsan, ensest bağlantıları gündeme getiren televizyon kanalı hakkında 90 bine yakın şikayet geliyor, bir tek evrak bile RTÜK’te görüşülmüyor. RTÜK Yöneticisine sormak lazım: Sen sahiden o kurumun yöneticisi mısın, yoksa birilerinin talimatını noktasına getirmek üzere görevlendirilmiş eleman mısın? Şayet sen Erdoğan’ın talimatını maddelere karşın buyruk telakki ediyorsan, aklını saraya kiraya vermişsin demektir. Sende akıl yoktur. Her insanın bir aklı vardır, dünyayı sorgulama aklı vardır. Kur’an ‘oku’ diye başlıyor, ‘işit’ diye başlamıyor. Sen okuduğunun bile gereğini mahalline getirmeyip saraydan alınan talimatın gereğini yaparsan kusura bakma, sana insan denilmez. Zira insan aklını kullanan kimseye denir.”
– “TBMM’nin itibarını korumak hepimizin ortak görevi”
TBMM Başkanlığının, Sözcü gazetesi muharriri Yılmaz Özdil hakkında, “Baroların ne işi var TBMM’de” başlıklı zaviye yazısında TBMM’yi alenen aşağılama ve hakaret teziyle kabahat duyurusunda bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, “Güzel. TBMM’nin itibarını korumak hepimizin ortak vazifesi. Yalnızca milletvekillerinin değil, bu memlekette yaşayan her vatandaşın ortak hizmetidir.” dedi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Sayın Meclis Yöneticisine sormak isterim. Sen TBMM’nin itibarı konusunda bu kadar hassas isen bu 500 bin lira rüşveti alan kimdir, hiç onu merak ettin mi? O rüşvetin konuşulduğu içtimada AK Parti ve MHP’nin milletvekillerinin olduğunu bilmiyor musun? O milletvekilleri 500 bin liralık rüşvetin konuşulduğu içtimanın tanığı iken hiçbir şey yapılmadığını sen bilmiyor musun? Ben burada, Antalya Serik’te 500 bin liralık rüşvetin alındığı önünde sessiz kalanların rüşvete ortak olduklarını söylemedim mi? Onların da ağzını bıçak açmıyor, sen bunu bilmiyor musun? Parlamentonun itibarını koruyacaksan çağırcaksın o iki milletvekilini. Parlamentonun itibarı münasebetiyle bu hadisesi soruşturacaksınız.
Ayakkabı kutusunda rüşvet ortamlar vardı burada. Meclis Yöneticisi’ne seslenmek isterim: Ayakkabı kutusunda rüşvet alan adam, o kürsüye çıkıp konuştuğunda, siz daima birlikte alkışlamıyor muydunuz? Bu yönetici itibar? Meclisin itibarını bozan sizsiniz. Bir odaktan talimat alıp, el kaldırıp indirenler sizsiniz. Ahlakı bir tarafa attınız, hukuku bir tarafa attınız, adaleti bir tarafa attınız, yalnızca ve yalnızca kalktınız, çikolata kutusunda rüşvet alan adamı alkışladınız. Hangi itibardan kelam ediyorsunuz?”
Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Umumî Konseyinde elektronik oylamaya giremeyen yahut şifresini unutanın, bir pusulaya ismini yazarak Başkanlığa ulaştırdığını ve salonda ‘buradayım’ dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Mecliste olmadığı halde, Ankara’da olmadığı halde, velev Türkiye’de olmadığı halde ben Meclis Umumî Konseyindeyim diye oy pusulası gönderen AK Parti milletvekillerine bir şey dedin mi sen? Bu sahtekarlığa bir şey dedin mi? Kalkıp Yılmaz Özdil’e bu davayı açmasaydın bunları söylemeyecektim. Lakin sen tarafını, konumunu bileceksin. Sen kalkacaksın sahtekarlık yapan kişileri alkışlayacaksın, gizleyeceksin. Bir milletvekili, olmadığı tarafta, ben buradayım diye pusula gönderiyor. Sahtekarlık değil midir? Aldığı para haram mıdır? Evet. Bu adam Türkiye’de de değil. Nerede? Hacda. Aklın ve mantığın alamayacağı şeyler. Bir inanç bu kadar istismar edilir. Sonra kalkıp diyorsun ki, ‘Yılmaz Özdil bir yazı yazdı, TBMM’nin şahsiyetine hakarettir bu.’ Hakareti siz yapıyorsunuz.”
(Sürecek)
Memurlar
