İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Seyahat Parkı olaylarına ait davada, Anadolu Kültür AŞ İdare Şurası Lideri Osman Kavala’nın da ortasında bulunduğu 9 sanık hakkında verilen beraat kararlarını, oy birliği ile bozdu.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince evrak üzerinden yapılan incelemenin akabinde verilen bozma kararında, lokal mahkemece verilen beraat kararlarına karşı, Cumhurbaşkanlığı ismine İstanbul Muhakemat Müdürlüğü avukatı, cumhuriyet savcısı, Vilayet Emniyet Müdürlüğü avukatı ile bir kısım sanığın avukatlarınca da kimi kabahatler tarafından istinaf müracaatında bulunulduğu belirtildi.
Kararda, istinaf talebinde bulunan cumhuriyet savcısınca sanık Osman Kavala’nın üzerine atılı cürümlerin vasfı, kanıt durumu, maddede öngörülen ceza ölçüsü, verilecek ceza ölçüsüne göre kaçma kuşkusuna sebebiyet verebileceği gözetilerek tutuklanmasına karar verilmesinin talep edildiği hatırlatıldı.
Tutuklama kararına ait yasal düzenlemelere atıfta bulunulan kararda, istinaf talebiyle birlikte yapılan cumhuriyet savcısının tutuklama istemi üzerine, mahkemece yahut hakimlikçe verilecek bir kararın evrak üzerinden değil, sanığın Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 101. hususuna nazaran sorgusu yapılarak verilebileceği belirtildi.
Kararda, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) yapılan incelemede sanık Osman Kavala’nın İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğinin 9 Şubat 2020 tarihli kararı ile öbür bir hatadan tutuklu olduğunun görüldüğü belirtilerek, “Dairemizce yapılan inceleme sonucunda bozma kararı verilmiş olup, cumhuriyet savcısının sanık Osman Kavala hakkında istinafa husus hatalardan ötürü tutuklama kararı verilmesi talebiyle ilgili olarak kararı bozulan birinci derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında bir karar verilebilmesi mümkün görülmüştür.” tabiri kullanıldı.
– Açık kaynak açıklamaları kararın münasebetinde değerlendirilmedi
Ceza Dairesinin kararında, 2011 yılından itibaren planlanan ve 27 Mayıs 2013 tarihinden itibaren aksiyona dönüştürülen, kamuoyunda Seyahat Parkı olayları olarak bilinen İstanbul Taksim Seyahat Parkı’nda ağaç protestosu biçimine başlatılan ve kısa müddette evvel Taksim daha sonra ülkenin birçok kentine yayılan, şiddet aksiyonlarına dönüşen olaylarda birbiriyle temassız gözüken yasal, yasal olmayan ve yasal görünümlü yasa dışı yapıların birebir hedef etrafında birleşerek faaliyetlere başladıkları belirtildi.
Sanıkların kamuoyuna günahsız ve yasal hareket halinde sahnelenen olaylarla halkı sokağa dökmeye çalıştıkları kaydedilen kararda, bu doğrultuda çok sayıda davet yaparak ve şiddete dönüşen olaylara müdahale eden güvenlik ünitelerini çok güç kullandıkları biçiminde göstererek kitlesel hareketlere iştiraki arttırmaya çalıştıkları, olayları fırsat bilen marjinal sol terör örgütlerinin ve bu örgütlere yakın kümelerin bu faaliyetlerine uygun ortam sağlamak suretiyle kaos ortamı yaratılmaya çalışılarak bu suretle de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya yahut vazifesini yapmasını engellemeye teşebbüs ettikleri, bu aksiyonları sonucunda ülkenin değişik yerlerinde meydana gelen başka kabahatlerden da sanıkların sorumlu oldukları argüman edilerek, atılı hatalardan dava açıldığı hatırlatıldı.
Kararda, birinci derece mahkemesince sanıklar hakkında yöntemince alınan, daha sonra da devam ettirilen bağlantının dinlenmesi kayıtları ile teknik araçlarla izleme kayıtları karara temel alınmayarak ve şahit anlatımları da kâfi bulunmayarak tüm kabahatlerden beraat kararı verildiği belirtildi.
Davanın iddianamesinde sanıklara ilişkin olduğu belirtilen açık kaynak açıklamalarının, dijital gereçler ve inceleme raporlarında ortaya çıkan kanıtların, sanıkların toplumsal medya yoluyla yaptıkları paylaşımların, görsel medyada yayınlanmış belirtilen açıklamalarının, sanıkların atılı kabahatlerle illiyet bağlarını ispatlama hedefiyle belirtilen bağlantının tespiti niteliğindeki HTS kayıtlarının, sanıkların Seyahat Parkı olayları ve sonrasında katıldıkları toplantı ve şov yürüyüşlerinin ve bu sırada atıldığı argüman edilen sloganlar, kimileri görüntü kaydına da alınan iddianamede belirtilen basın açıklamaların üzere ögelerin kararın münasebetinde değerlendirilmediği vurgulandı.
– İki evrak ortasında fiili irtibat bulunup bulunmadığı kıymetlendirilerek karar verilmeli
Sanık Mehmet Osman Kavala’nın istinaf edilen dava konusu hatalar nedeniyle gözaltına alındıktan sonra 1 Kasım 2017 tarihinde tutuklandığı belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
“İstinafa mevzu kararın verildiği davanın iddianamesinin tarihinin 19 Şubat 2019 olduğu, kararla birlikte 18 Şubat 2020’de tahliye edildikten sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi ile açılan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin evrakından ötürü yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınarak tutuklandığı ve tutukluluğunun devam ettiği görülmektedir. Şu halde sanık Mehmet Osman Kavala’nın ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırma yahut misyonlarını yapmasını büsbütün engelleme’ cürmü bakımından hareketlerinin süreklilik gösterip göstermediğinin, 18 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alınmasıyla sona eren hareketlerinin bu cürüm bakımından bütünlük arz edip etmediğinin ve İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesinin belgesinde da tıpkı kabahati işlediği belirtildiğine nazaran bu hata bakımından iddianame ve yakalanma tarihleri de göz önünde bulundurularak olaylar ortasında türel yahut fiili temas bulunup bulunmadığının tespiti bakımdan birleştirilmesi hususu değerlendirildikten sonra tüm kanıtlar birlikte kıymetlendirilerek sonucuna nazaran bir karar verilmesinde mecburilik bulunmaktadır.”
Ceza Dairesinin kararında, bu nedenlerin bozmayı gerektirdiği vurgulanarak, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan kararın bozulmasına, belgenin tekrar incelenmek ve hükmolunmak üzere birinci derece mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verildiği söz edildi.
Memurlar
