Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “İnşallah Karadeniz’deki gibi benzer bir keşfi de Doğu Akdeniz’de yakalayabiliriz” dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, bir televizyon kanalında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Fatih Sondaj Gemisinin çalışmalarına 20 Temmuz’da başladığını hatırlatan Bakan Dönmez, “Aradan belki 1 ay bile geçmeden ilk iki katmandaki keşif miktarını kamuoyuyla paylaşmıştık 320 milyar metreküp olarak. Yine o gün aşağıda iki katmanımız daha olduğunu, benzer yapılar içerdiğini söylemiştik ve çalışmalarımızın bu kuyuda devam edeceğini ifade etmiştik. Cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanımız ilave 85 milyar metreküplük keşif miktarını açıklamış oldu. Böylece Sakarya Gaz Sahasındaki Tuna kuyusunda, yani ilk keşif kuyumuzda 405 milyar metreküplük bir rezerve ulaşmış olduk” ifadelerini kullandı.
Fatih Sondaj Gemisinin, Türkiye tarihinin en büyük keşfi olduğunu anlatan Bakan Dönmez, 2020 yılı itibariyle bakıldığında dünyada denizlerdeki en büyük keşfi açıklamış olduklarını dile getirerek, “Karaları da dahil ettiğimizde sıralama ikinci oluyor. Dolayısıyla, gayet büyük bir keşiften rahatlıkla bahsedebiliriz. Mukayese etmesi açısından şunu ifade edeyim. Türkiye doğalgazı 1970’li yılların başında aslında ilk kez üretmeye başladı ağırlıklı Trakya bölgesinde olmak üzere. Henüz o zaman şehirlerimizde doğalgaz yoktu ve o kuyulardan da yakın civarlardaki bazı sanayi tesisleri doğalgaz kullanmaya başlamıştı. O tarihten bu tarihe neredeyse 45-50 yıl geçti. Üretilen toplam yerli üretim doğalgaz miktarı 16 milyar metreküp oldu. 50 yılda 16 milyar metreküp üretmişiz. Ama biz bir keşifte 400 milyarı aşkın bir miktarı bulmuş olduk. Dolayısıyla bu aradaki mukayese keşfin büyüklüğünü ortaya koyacaktır. Tuna-1’deki şu anda arama kuyusu bitti. Bu kuyuyla alakalı olarak tamamlama çalışmaları yapılacak. Onu bir başka gemiyle yapacağız. Şimdi, Türkali-1 adını verdiğimiz lokasyona gideceğiz. Yaklaşık Tuna-1’e 4-5 kilometre mesafede bir kuyu. Yine aynı sahadayız, yani Sakarya Gaz Sahasındayız. Bu sahanın büyüklüğü yaklaşık 225 kilometrekare. Biz burada önümüzdeki yıllarda 40’a yakın üretim kuyusu planlıyoruz. Bu şu anlama geliyor. Bundan sonra hemen hemen belki her iki ayda bir kuyu açarak üretim amacımıza dönük olarak bu hazırlıklarımızı tamamlamış olacağız” diye konuştu.
“Şu anda yoğunlaştığımız yer Batı Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası adını verdiğimiz yerin büyüklüğü 10 bin 700 kilometrekare”
Karadeniz’deki çalışmaların 2000’li yılların başına kadar dayandığını, Karadeniz’de 16 tane sondaj yapıldığını, bunların hemen hemen tamamının yabancı ortaklarla birlikte yapıldığını ifade eden Bakan Dönmez, “Sadece Sürmene Kuyusunu Türkiye Petrolleri kendi imkanlarıyla kazdı. Ama orada da yine servis dışarıdan alınmış. Bu bizim kendi milli imkanlarımızla, milli gemimiz ve çoğunluğu kendi yerli insan kaynağımızla yaptığımız ilk derin deniz sondajı. Yine o tarihlerden bu tarihe kadar da sismik çalışmalarımız devam etti. Toplam sismik çalışmalarımızın büyüklüğü 33 bin kilometrekare. Böyle baktığımızda aşağı yukarı Karadeniz’in yüzde 15’ini, yani 180 bin kilometrekarelik Karadeniz’de bizim bir münhasır ekonomik bölgemiz var, sismikleri yapılmış durumda. Şu anda yoğunlaştığımız yer Batı Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası adını verdiğimiz yerin büyüklüğü 10 bin 700 kilometrekare. Biz geçtiğimiz yıl sismiğini yaptığımız bölge buranın yaklaşık beşte 1’i kadarlık bir bölümünde yaptık 2 bin kilometrekarelik ve bu alanın da 225 kilometrekarelik kısmında da keşifle sonlandırmış olduk. Şimdi burada iki aşamalı çalışma var. Bir bu keşifle sonlandırdığımız bölgede üretim kuyularını, önce tespit kuyuları açacağız iki-üç tane, sonrasında üretim kuyularının sayısını önümüzdeki yıllarda belki 40’a kadar çıkacağız. Bu bölgede yine Sakarya Gaz Sahasında sismiğini henüz yapmadığımız 8 bin kilometrekarelik bir alan var. Onun sismiğine de Kasım ayında başlıyoruz. Yaklaşık 5-6 aylık bir programımız var. 2021’in ilk yarısında oradaki sismik verileri alacağız. Yine orada değerlendirmeler yapılacak ve orada da yine keşif amaçlı sondajlarımız olacak” ifadelerini kullandı.
Doğalgaz üretimini 2023 yılına yetiştirmek için çalıştıklarını vurgulayan Bakan Dönmez, şunları kaydetti:
“Kronometre başladı. Türkiye Petrolleri çalışanlarımız geriye sayıma başladılar. İnşallah 2023’te Cumhuriyet’imizin 100. yılında kendi gazımızı, Karadeniz’den ürettiğimiz gazımızı vatandaşımızla buluşturacağız. Bu şekilde ön mühendislik çalışmaları başladı, detay mühendislik çalışmaları için de görüşmeler, çalışmalar devam ediyor. İki-üç tane tespit kuyusu açacağımızı ifade etmiştik, bunlarla birlikte önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde detay mühendislik çalışmaları da sonlandırılmış olacak. Çünkü, burada deniz üstünde bir platform düşünmüyoruz, çünkü derin denizden bahsediyoruz. Yaklaşık 2 bin metrelik bir derinlikten bahsediyoruz. Yani suyun üstünde hiç kimse bir şey görmeyecek o sahada, kıyıda göreceğiz. Orada kuyu başında bazı valf vana kontrol sistemlerimiz olacak. Komünikasyon için bazı teçhizatı oraya yerleştireceğiz ve burada toplanan gazı da kıyıya getireceğiz. En yakın mesafede olan nokta şu anda Filyos gözüküyor ama değişik çalışmalar da var, oraya getireceğiz. Orada da yine karadaki ayrıştırma tesislerini yapacağız. Çünkü, gelen gazın içerisinde istenmeyen partiküller olabilir. Onlar ayrıştırılacak ilgili teknik standartlara göre, uygun basınca getirilecek ve sonra da bizim ulusal iletim sistemimize yani BOTAŞ’ın ana iletim sistemine bağlanmış olacak. Hedefimiz, tamamen bu şekilde belirlenmiş durumda. 2023’te inşallah vatandaşımızı kendi yerli gazımızla buluşturmayı hedefliyoruz. Şu anda biz kendi imkanlarımızla götürüyoruz. Ama bu tip işlerde tecrübeli, deneyimli yurt içi, yurt dışı firmalarından destek ve servis sağlayabiliriz. Bu dünyanın hemen her yerinde zaten bu şekilde yürüyor. Onlarla da görüşmelerimiz devam ediyor. Kendi imkanlarımızla yapabileceklerimizi kendi imkanlarımızla yapacağız. Özellikle sondaj açılması, kuyu tamamlanması işlemleri o şekilde olacak. Ama bazı teknolojik ekipmanların tedariki anlamında onları da yurt dışından getireceğiz. Filyos şu anda lojistik destek merkezimiz olarak planlanmış durumda. Belki de kıyaya çıkacak ilk gaz da bu bölgeden olacak. Orada sadece Türkiye Petrolleri’nin değil bize hizmet sağlayan, malzeme sağlayan firmaların da üretim tesisleri planlanıyor. Filyos öteden beri bir endüstri bölgesi olarak planlanmıştı. Yine orada Karadeniz’in en büyük limanı şu anda yapılıyor, bitmek üzere. Biz onun bir kısmını da kullanıyoruz. Bir ekosistem oluşacak o çerçevede. Orada da gerek yerli girişimciler, gerekse uluslararası girişimciler Karadeniz’deki öncelikle tabii Türkiye’deki bu projeler için, daha sonra belki diğer komşu ülkelerin projeleri içerisinde önemli bir teknoloji geliştirme ve destek merkezi olarak önümüzdeki yıllarda Filyos’u göreceğimizi ümit ediyorum.”
TÜRKALİ-1 kuyusu ile ilgili de açıklamalarda bulunan Bakan Dönmez, “Mevcut keşifle sonuçlanan rezervin üzerinde yapıyoruz artık bu çalışmaları. Dolayısıyla bunlar teknik olarak adı tespit kuyusu, ama aynı zamanda üretim kuyusu olacaklar. Bu sahayla ilgili bazı teknik verileri ikinci-üçüncü kuyuları da teyit etmiş olacağız ki su altı yapılarını ve karada planladığımız yapıların projelendirilmesine esas verileri almış olacağız. Dolayısıyla, orada ilave bir keşiften ziyade sahanın teknik özelliklerinin biraz daha netleştirilmesine dönük olduğunu söylemek daha doğru olur” ifadelerini aktardı.
Doğalgaz kontratları hakkında konuşan Bakan Dönmez, sonlanan ve sonlanacak olan kontratların olduğunu söyleyerek, “Önümüzdeki bir-iki yıl içerisinde yaklaşık 16 milyar metreküplük kontratımız sonlanıyor. Rusya’yla sonlanan kontratımız var, Azerbaycan’la ilk kontratımız sonlanıyor. Keza LNG aldığımız, yani sıvı doğalgaz aldığımız üniteler var Nijerya gibi, onlarla da sonlanacak. Bizim birinci önceliğimiz arz güvenliği. Bir taraftan da kendi yerli kaynaklarımızı sisteme dahil etikçe yurt dışına bağımlılığımız azalacak. Ama çok kısa süre içerisinde, kısa vadede bütün kontratlarımızın yerine yerli doğalgazı ikame edeceğiz sözü doğru olmaz. Ama zaman içerisinde sürekli yerli kaynağın daha fazla oranda kullanıldığı bir piyasaya doğru ilerleyeceğiz” dedi.
“Önümüzdeki yılın ilk birinci ya da en geç ikinci ayında Kanuni’yi Fatih’in yanında ona yardımcı olmak üzere yine Sakarya Gaz Sahasına, keşifle sonuçlanan yere göndermeyi planlıyoruz”
Kanuni Sondaj Gemisi’nin geçtiğimiz Salı günü Mersin Taşucu’dan demir aldığını ve dün de Çanakkale Boğazı’ndan çıkış yaptığını dile getiren Bakan Dönmez, “Yenikapı açıklarında ama gün içerisinde Haydarpaşa Limanı’na yanaşacak ve orada kuleyi sökeceğiz. Kule 100 metrenin üzerinde ve Boğaz köprülerinin altından geçmemiz için o kuleyi sökmemiz gerekiyor. Yaklaşık üç-dört haftalık işimiz var. Sonrasında Filyos Limanına çekeceğiz. Kule tekrar monte edilecek. Bu arada bazı çalışmalar var geminin içerisinde yapılması gereken, bunları tamamlayacağız. Niyetimiz önümüzdeki yılın ilk birinci ya da en geç ikinci ayında Kanuni’yi Fatih’in yanında ona yardımcı olmak üzere yine Sakarya Gaz Sahasına, keşifle sonuçlanan yere göndermeyi planlıyoruz” diye konuştu.
“(Kaşif su altı robotu) Şu anda daha önce yurt dışından temin etmiş olduğumuz robotun bire bir aynı özelliklerine sahip ama farklı dizaynda milli yazılımı yapılmış bir robotumuz var”
Kaşif Su Altı Robotu ile ilgili de bilgiler paylaşan Bakan Dönmez, şu ifadeleri kullandı:
“Bu çalışmaları yaparken Türkiye’de olmayan ekipmanı yurt dışından ithal ederek başladık. Nitekim bu aldığımız sondaj gemileri yurt dışından ithal ettik ama bunların hepsini de upgrade ettik, teknoloji seviyelerini de yükselttik. Şu anda elimizdeki hem Fatih hem de Yavuz’a baktığımız zaman dünya genelinde bu gelişmiş ve teknik özelliklere sahip 12 gemiden iki tanesi olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanı sıra gemide kullanılan bazı ekipmanların yerlileştirilmesine dönük de bir çalışma başlattık. Nitekim onlar da meyvelerini vermeye başladı. Kaşif, aslında bir sualtı robotu. Çünkü bu sondajlar yapılırken suyun binlerce metre altında ve yerin altına doğru da inen bir derinlikten bahsediyoruz. Kuyu başındaki bazı işleri biz robotlarla yapıyorduk. Şu anda geminin üzerinde bulunan robot gemiyle birlikte almış olduğumuz robottu. Fakat bir taraftan da bunun yerlileştirilmesine dönük bir çalışma başlatmıştık. Sağ olsunlar Türkiye’deki bir girişimci bu robotu yapabileceğini ifade etti. Biz de her türlü teknik desteği kendisine verdik. Ve şu anda daha önce yurt dışından temin etmiş olduğumuz robotun bire bir aynı özelliklerine sahip ama farklı dizaynda milli yazılımı yapılmış bir robotumuz var. O robot bize kuyuyla alakalı bazı video görüntülerini yukarıya aktarıyor, bunun yanı sıra yukarıdan operatör vasıtasıyla oradaki bazı mekanik işlemleri yapabilir hale geliyoruz. Çünkü orada bir somonun sıkılması, gevşetilmesi veya herhangi bir olumsuz durumda müdahale edilmesi gereken işler varsa onu biz o robotla yapıyoruz. Çünkü o derinlikte bizim bir dalgıç oraya indirmemiz mümkün değil, yani iki bin metre derinlikten bahsediyoruz ki yaklaşık 200 atmosferlik yüksek bir basınçtan bahsediyoruz. Biz denemelerini, testlerini de yaptık bu arada, sadece iki bin metre de değil, üç bin metreye kadar çalışabilecek bir robotumuz var artık, bunu diğer gemilerimize de aynı şekilde entegre etmeyi planlıyoruz. Kuyuyu açıyoruz ama kuyunun içerisine dışarıdan bir boru gibi görsek bile aslında içerisine birtakım ekipmanları da gönderiyoruz. Bunların bir kısmı üretim amaçlı bir kısmı test amaçlı ekipmanlar. Fakat ‘kuyu başı’ diye tabir ettiğimiz yani deniz tabanına yerleştirilmiş olan vana ve diğer ekipmanın yerleştirilmesi için bizim dışarıdan birtakım mekanik güce ihtiyacımız var. Bu robot da hidrolik ve pnömatik sistemler var onlarla orada biz adeta gözümüz ve elimiz gibi davranıyor ve o işlemleri orada yapabilir hale geliyoruz. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın gemiyi ziyaretinde de o robotun çalışmalarını orada kendisine de kısaca takdim etmiş olduk. O robot sayesinde bu su altında işlemleri rahatlıkla yapabilir hale geliyoruz.”
“Fatih ve Yavuz gemisiyle 2018’den bu tarafa iki yıl içerisinde 8 derin deniz sondajı yaptık”
Doğu Akdeniz’de süren hidrokarbon faaliyetlerinde gelinen son durum hakkında açıklamalarda bulunan Bakan Dönmez, “Fatih ve Yavuz gemisiyle 2018’den bu tarafa iki yıl içerisinde 8 derin deniz sondajı yaptık. Bunların bir kısmı bizim kendi kıta sahanlığımızda Türkiye’ye ait sahalarda yaptığımız çalışmalar bir kısmı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden almış olduğumuz ruhsat alanlarıyla ilgili olarak. Karadeniz kadar emin olmadığımız için de tabi bir keşifle de sonuçlandırmadık. Ama bu şu anlama da gelmiyor: yani bundan sonra da çıkmayacak, keşifle sonuçlanmayacak bir çalışma yok anlamına gelmiyor çünkü her bir sondaj aslında saha ve formasyonla ilgili bize ciddi veriler veriyor. Onlar tekrar değerlendiriliyor. Öncesinde hep söylediğimiz bir şey var bu sismik araştırmalarla adeta biz oranın bir filmini çekiyoruz sonra da potansiyeli yüksek olan lokasyon ve noktalar belirlenince de sondaj gemimizle de orada sondaj yapıyoruz. Sondaj aşamasında da oradan çeşitli numuneler almak suretiyle sahayı sismik verilerle aslında çapraz kontrol yapmış oluyoruz. Önce iki boyutlu dediğimiz basit bir film tekniği var. Sonra üç boyutlu dediğimiz bir yerde tomografi diyelim daha detaylı görüntü alıyoruz. Sonrasında da bu sondajla da oradan numune alıyoruz, başka bir ifadeyle biyopsi alıyoruz. Bu veriler sonra tekrar değerlendiriliyor. Bazı yerlerde biz gaz akışları okuduk aslında, fakat süreklilik arz etmediği için herhangi bir açıklama yapmadık bu anlamda keşifle alakalı. O gaz akışı okuduğumuz yerlere yakın yerlerde şimdi bir detay sismik daha yapıyoruz ve sonrasında orada yine bir lokasyon belirleyip o civarda ona yakın yerlerde birkaç sondajımız daha olacak. Hidrokarbon varlıkları bu petrol olabilir veya doğalgaz olabilir girdiğiniz yerde rastlayabilirsiniz, ama hemen petrol veya gaz bulduk diye açıklama yapmıyorsunuz onun birtakım testleri yapılıyor, yani süreklilik testleri dediğimiz o gaz akışı yani girdikten sonra birkaç yılda ya da birkaç ayda kesilecekse o ekonomik bir rezerv olarak değerlendirilmiyor. Ekonomik rezerv olabilmesi için Karadeniz’deki gibi rezervuar alanının büyüklüğüyle orantılı, oradaki basınç, sıcaklık ve birtakım fiziksel, kimyasal testlerinin bize olumlu pozitif yansıyacak bulguyla hareket etmemiz gerekiyor. Zaman zaman çıkan gaz akışları var sözünün altında yatan şu: Acaba sahanın tam merkezinde değil kıyısında bir yerde miyiz? Acaba ona yakın bir yerde bu gerçek kaynağı rezervuarı yakalayabilir miyiz? Bu soruların cevaplarını arayacağız şimdi” ifadelerini aktardı.
“(Oruç Reis’in çalışmaları) Uluslararası hukuka uygun, milli hak ve menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa, orada o çalışmaları yapmaya devam edeceğiz”
Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’nin sismik araştırma yaptığı Antalya’nın Kaş ilçesinin güneyinde kalan bölgenin Türkiye’nin kıta sahanlığında olduğunun altını çizen Bakan Dönmez, şunları aktardı:
“Bundan yıllarca önce ruhsatını verdiğimiz alanlar bunlar. Orada şu anda iki boyutlu sismik atıyor sismik araştırma gemimiz Oruç Reis. Tahmin ediyorum bir iki ay içerisinde tamamlayabiliriz, sonrasında üç boyutlu sismik atmaya başlayacağız aynı bölgede. Değerlendirmelerden sonra orada da potansiyeli yüksek bir alan görürsek sondaj gemimizi gönderip ilk keşif amaçlı sondajımızı da yapmış olacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın defaatle ifade ettiği bizim kimsenin hakkında, hukukunda, malında, mülkünde gözümüz yok, ama herkes de bizim hakkımıza, hukukumuza saygılı olsun ifadesini bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Uluslararası hukuka uygun, milli hak ve menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa, orada o çalışmaları yapmaya devam edeceğiz. Özellikle Yunanistan tezi kendi adaların bir kıta sahanlığı olduğu üzerinden ilerliyor ama dünyanın birçok yerinde bizim tezimizi destekleyen örnekler var, mahkeme kararları var bunu müteaddit defalarda ifade etti. Şu anda da onların Meis üzerinden bir hak iddia ettiği bölge var ama Meis’in Yunanistan’a olan uzaklığı 580 kilometre. Bizim ise Meis ile aramızdaki mesafe yaklaşık 2 kilometre baktığımızda. Ana karanın coğrafya üstünlüğünü engellemeye çalışan bu tezin uluslararası hukukta bir yeri yok. Bunu da defaatle söyledik. Ama Avrupa Birliği üye dayanışması başlığı altında haklı, haksız bütün tezlerini destekleme ve arkasında durma gibi bir tavır sergiledi bugüne kadar. Kendilerine yüz yüze anlattığımızda bize hak veriyorlar ama ekranlar üzerinde kamuoyuyla paylaştıklarında farklı söylüyorlar. Biz tezlerimizi yılmadan anlatmaya devam edeceğiz. Hemm masada hem de sahada bu tezlerimizi haklılığımızı sonuna kadar savunacağız. Şu anda adaların kara sularına girmeden bizim kendi ruhsat alanımızdaki yerlerle ilgili NAVTEX ilan ediyoruz. NAVTEX bir yerde çalışma yapacağımız alanı denizcileri bildiriyoruz ki burada biz bir çalışma yapacağız. Şu anda da biz ilk önce daha güneyden, güney sınırımızdan başlamıştık, giderek şu anda Anadolu’ya daha yakın yani ana karaya daha yakın bölgelerde çalışıyoruz. Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı da söz konusu olmadı. Sismik çalışmalarımız açısından baktığımızda Akdeniz’in iki boyutlu ve üç boyutlu olarak baktığımızda hemen hemen yüzde 50’sinde bir sismik çalışmamız söz konusu.”
“İnşallah Karadeniz’deki gibi benzer bir keşfi de Doğu Akdeniz’de yakalayabiliriz”
Hem Oruç Reis hem de Barbaros Hayreddin Paşa’nın her ikisinin de sismik çalışmalarının devam edeceğini belirten Bakan Dönmez, “Çünkü bu işin alfabenin A’sı gibi ilk buradan başlamanız gerekiyor. Önce 2 boyutlu sismikler, sonra 3 boyutlu sismikler ve değerlendirmeler ve sondaja doğru giden, sonra da eğer keşifle sonlanırsa da bu üretime doğru giden aslında uzun bir sürecin ilk adımları bunlar. Orada da yine çalışmalarımız o şekilde devam edecek. Bölgedeki sismik çalışmalar bize ümit veriyor. Formasyon o anlamda ümit veriyor. Fakat bu çalışmaları test etmeden, girip bakmadan bir şey söylemek de zor ama potansiyelin yüksek olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İnşallah Karadeniz’deki gibi benzer bir keşfi de Doğu Akdeniz’de yakalayabiliriz” diye konuştu.
“Yavuz Sondaj Gemisi sondajını tamamladı”
Yavuz Sondaj Gemisinin sondajını tamamladığını, yaklaşık 5-6 ay kadar orada kaldığını anlatan Bakan Dönmez, şöyle konuştu:
“Şu anda Taşucu’nda bir sonraki görevle ilgili hazırlıklarını yapıyor. Oradaki çalışmalarla kıyıda Yavuz’un ikmal ve hazırlık görevleri birbiriyle koordineli olarak yürütüyoruz. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde öyle tahmin ediyorum Barbaros Hayreddin Paşa’nın üreteceği verilerle biz en son sondaj yaptığımız Selçuklu-1 Kuyusuna yakın bir yerde yeni bir sondaj daha yapabiliriz. İş planına uygun olarak devam ediyor. Gerek sismik araştırma gemilerimiz, gerekse sondaj gemilerimiz her görevden sonra limanda belli bir hazırlık sürecine giriyorlar. Bunların bir kısmı da orada kullanılan ekip, ekipmanın kullanım süresine bağlı olarak bazı kontrollerin ve gözetimlerin yapılması anlamına geliyor. Biraz bu havacılık sektörüne benziyor, yani nasıl orada belli saatlerde çalışınca kontrol etmeniz gerekiyor, bazı parçaları yenilemeniz gerekiyor böyle hafif bakımlar var görev arasında yapılanlar, bir de belli sürelerle, 3 yılda, 5 yılda yapılan daha ağır bakımlar var onlar gibi. Şu anda daha kısa aralıklarla görev arası dediğimiz bakımları yapıyoruz, personel değişimleri yerine göre yapılması gerekiyor, ikmaller yapılıyor. Bunlar için biz her görev arasında limanlara yanaşıyoruz. Fatih Sondaj Gemisi Cumartesi günü işi bitirdi, şimdi o Filyos’a yanaşacak. O da tekrar bu süreçten geçecek birkaç haftalık, sonra tekrar yeni görev yerine geçecek. Bunların bir kısmı da tabi diplomasi de bir taraftan yürüdüğü için belki eşzamanlı denk geliyor, bu şekilde yorumlar da yapılıyor, ama biz genellikle kendi iş planımıza göre ilerlemeye çalışıyoruz.”
Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile tarihi, kültürel birlikleri olduğunu ve aynı soyu paylaştığını, bir topluluktan, bir devletten bahsettiklerini bildiren Bakan Dönmez, “Onlarla gerek bölgede, gerekse uluslararası arenada birçok konuyu zaten birlikte götürüyoruz. Sayın Tatar’ın Başbakanlığı döneminde de bizim hükümetimizle gayet uyumlu bir çalışması vardı. Cumhurbaşkanlığı döneminde de yine uyum içerisinde, koordinasyon içerisinde bir çalışma olacağını ümit ediyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle Bakanlığımızın ilişkili olduğu alanda orada temin ettiğimiz petrol ve doğalgaz arama üretim ruhsatları vardı, yine oradaki çalışmalarımıza biz devam edeceğiz. Orada sismik araştırmalarımız vardı, büyük oranda tamamladık. Yaklaşık 2-3 tane derin deniz sondajımız yapıldı. O bölgede yine aramalarımıza ve araştırmalarımıza devam etmeyi planlıyoruz. Bizim öteden beri savunduğumuz tez, Ada’nın doğal kaynakları, bu gerek karada, gerekse denizde olabilir, doğal kaynaklarının eşit şartlarda hakkaniyet ölçüsünde yine Ada’da yaşayanların hak ve menfaatlerine uygun olarak değerlendirilmesi. Nitekim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aslında bununla alakalı geçtiğimiz yıl bir öneri ve teklifte de bulunmuştu, gelin bir masa etrafında bu doğal kaynakların paylaşımını oturalım müzakere edelim şeklinde, ama her zaman olduğu gibi Rum Yönetimi yine o teklife olumlu bakmamıştı” ifadelerini kullandı.
Memurlar