Eski Başbakan Tansu Çiller,”Vesayetten Demokrasiye Ulusal İrade Sempozyumu”na katılmak üzere Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na gitti. Demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yerini alan 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılı hasebiyle Adalet Bakanlığınca düzenlenen aktiflikte Çiller, basın mensuplarına açıklamalarda bulunurken sıkıntı anlar yaşadı.
SEMPOZYUM DÜZENLENDİ
12 Eylül darbesinin yıl dönümünde Adalet Bakanlığınca, Türkiye demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yerini alan 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılı münasebetiyle, bugün Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda “Vesayetten Demokrasiye Ulusal İrade Sempozyumu” düzenlendi.
İNİŞ YAPAN HELİKOPTER SIKINTI ANLAR YAŞATTI
Çiller, basın mensuplarına açıklamalarda bulunacağı sırada programa katılacak konukları getiren helikopter Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na iniş yaptı. Helikopterin rüzgarı nedeniyle denizden suların savrulması Çiller’e güç anlar yaşattı. Helikopterin iniş yapmasının akabinde eski Başbakan Tansu Çiller konuşmasına devam etti.
Çiller aktiflikte gerçekleştirdiği konuşmada ise şu açıklamalarda bulundu:
“15 Temmuz’da aslında maksat alınan milletti, cumhuriyetimizdi, demokrasimizdi, meclisimiz bombalandı ve Cumhurbaşkanı’nın şahsen kendisi ailesi ile birlikte gaye alındı. Kaçtı dediler, yok oldu dediler, millet dondu. Düşünmek daha istemiyorum sonuç ne olurdu şayet başarılı olabilselerdi fakat bütün mahzurlara karşın o indi. Artık indiği üzere indi. 15 Temmuz aslında çok büyük bir uğraşın sonunda Cumhurbaşkanı İstanbul’a indi ve milletini meydanlara davet etti. Öylesine davetti ki bu, millet koşa koşa gitti ve tankların önünde durdu.
“O HÜZÜNLÜ BAKIŞ, MİLLETE BİR BAKIŞTI”
Yakın tarihimizin ve siyasetçilerimizin şuurunda, vicdanında, yeniden milletimizin vicdanında bir hançer üzere saplanmış, bir siyah beyaz fotoğraf vardır. O fotoğraf işte tam da bu adada oluştu. ve buradan yürüyerek merhum Menderes’i aldılar, İmralı’ya götürdüler. İpe yürüyen bir başbakanın dokunaklı bir bakışı, geriye dönerek bakışı, işte milletin şuuruna bir hançer üzere saplanmıştır. ve ondan sonra gelen bütün siyasetçilerimizin şuurunda, zihninde bu fotoğraf sallanmış ve bir dehşet refleksi uyandırmıştır. Münasebetiyle, siyasetçinin o erdem kürsüsünden ipe giden yolu çok kısaltmıştır. ve bizim birçok başbakanımız cebinde ipi ile dolaşma refleksi ile siyaset yapmıştır. Bu vesile ile evvel merhum Adnan Menderes’i ve arkadaşlarını hürmet ile yad ediyorum. Onlar bu uğraşta ölmediler, onlar milletin gönlünde, kalbinde, sonsuza kadar yaşayacaklardır. O hüzünlü bakış, millete bir bakıştı.
“ADALETİN KATLEDİLDİĞİ ADADAN ÖZGÜRLÜK ADASINA ULAŞTIĞIMIZI GÖRÜYORUM”
Millete bakışın ötesinde, kırılmış, dökülmüş demokrasimize bir bakıştı. ve biz bu kırılmışlığı çok yaşadık. Her 10 yılda bir, farklı darbeler, ayarlamalarla o günün iktidarları, partileri değil yalnızca asıl millet mağdur edilmiştir. ve biz o süreçlerde kaç başbakanlarımızı, siyasetçilerimizi mahpuslara attık. Kaç denizlerimizi ipe yolladık. Kaç kol üzere, dağ üzere gençlerimizi ipe yolladı. Bugün buradan baktığımız vakit, kıvrılmış demokrasinin içerisinden, nasıl büyük bir çaba ile her adımda daha ilerilere giderek, buralara kadar geldiğimizi ve bugün Yassıada’da büyük bir evrim, dönüşümle adaletin katledildiği bu adadan demokrasi ve bir özgürlük adasına ulaştığımızı heyecanla görüyorum.
“15 TEMMUZ’DA BIRINCI SEFER İKTİDARLAR DİK DURDU”
Bu darbelerin birinde de ben bir şahit olarak bulundum. Bugün de bu formda, yeniden burada bir şahit olarak 28 Şubat’a da değinmek isterim. Zira 28 Şubat’ta tekrar bir dehşet senaryosu yazıldı, kaygı imparatorluğu kuruldu ve bu çerçevede gördük ki birçok kurumlar fişlendi, üniversitelerde ikna odaları kuruldu, evlatlarımız, bilhassa kızlarımız eğitim hakkından yoksun edildi. Bununla kalınmadı, mecliste ikna odaları kuruldu. Milletin çoğunluk olarak gönderdiği, iktidar olabilecek çoğunluk, azınlığa bir diğer irade eli ile çevrildi. ve yalnızca bununla da kalınmadı, meclisteki ikna odalarında tek tek milletvekilleri kelamla ikna edilerek, bu milletin yasal iktidarı yok edildi. Bütün bunlardan sonra partiler kapatıldı. Merkez sağ bu süreçte evvel parçalandı sonra yok edildi. Kapanan partilerden sonra ayrıyeten tanklar yürütüldü ve sonra da denildi ki bu bir postmoderndi, darbe değildi. Gençlerimize sesleniyorum, bu tam manasıyla bir darbeydi ve burada tarihe bu notu düşmek istiyorum. Bu kelamda son darbe dendi lakin son değildi aslında. Çok yakın bir tarihimizin büyük bir çabası başladı. El muhtıralarla, daha sonra da 15 Temmuz ile bunu gördük. Burada birinci sefer iktidarlar dik durdu. O vaktin başbakanı, sonraki Cumhurbaşkanı dik durdu.
“HEDEF ALINAN MİLLETTİ”
15 Temmuz’da aslında gaye alınan milletti, cumhuriyetimizdi, demokrasimizdi, meclisimiz bombalandı ve Cumhurbaşkanının şahsen kendisi ailesi ile birlikte maksat alındı. Kaçtı dediler, yok oldu dediler, millet dondu. Düşünmek daha istemiyorum sonuç ne olurdu şayet başarılı olabilselerdi lakin bütün mahzurlara karşın o indi. Artık indiği üzere indi. 15 Temmuz aslında çok büyük bir gayretin sonunda Cumhurbaşkanı İstanbul’a indi ve milletini meydanlara davet etti. Öylesine davetti ki bu, millet koşa koşa gitti ve tankların önünde durdu. Çıplak elleriyle durdu. Bunu bütün milletimizin ve gençlerimizin duymasını istiyorum burada vesayetin ve darbelerin bittiğinin muştusunu aldık biz.”
Memurlar
