Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Lideri Fahrettin Altun, “Bizim gayretimiz, ülkemizi ve bölgemizi iki yüz yıl boyunca tesiri altına almış Batılılaşma siyasetlerinin ürettiği ağır maliyetlerden ve ne yazık ki Batıcı seçkinlerin yıllar yılı önümüze yazgı diye koyduğu bağımlılık tuzağından kurtulmaktır.” dedi.
Fahrettin Altun, İbn Haldun Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Sıhhat Bilimleri Üniversitesi işbirliğiyle online düzenlenen üniversite tercih aktifliği TercihFest’in açılış konuşmasını yaptı.
Yükseköğretim Kurumları Imtihanı’nda muvaffakiyet gösteren gençleri tebrik eden Altun, online düzenlenen TercihFest’in yol gösterici olması temennisinde bulundu.
Bugünün dünyasının 20 yıl öncesinden çok farklı olduğunu belirten Altun, dünyanın geçirdiği değişim ve dönüşümün, toplumsal dünyaya olduğu üzere toplumsal bilimlerin uygulama alanları ve teorilerine de yansıdığını söz etti.
1990’lardaki “tarihin sonu”, “liberal küreselleşme”, ” globalleşme” üzere paradigmaların yerine, artık “ticaret” ve “kültür savaşları” hatta “sıcak savaş”tan konuşulduğuna değinen Altun, “19. yüzyılda doruğa çıktığı haliyle kendisi dışındaki toplumların sömürülmesi, fiili olarak işgali anlayışından beslenen Batıcı paradigma, çok önemli bir meydan okumayla karşı karşıya bugün.” diye konuştu.
Batı ideolojisi ve Batılı toplumsal bilimlerin, Batı’yı üstün ve hükümran özne olarak konumlandırdığı teorilerin kıymetli oranda hakimiyetlerini yitirdiğinin altını çizen Altun, şöyle devam etti:
“Değerli madenlerden tutun da nitelikli insan kaynağına kadar Batı’nın, Batı dışı toplumları sömürdüğü o 200 yıllık sistemin bugün artık değişmeye başladığını görüyoruz ve bu artık gündelik hayatımıza da farklı biçimlerde yansıyor. 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş bittiğinde, artık dünyada savaşların son bulduğu, iktidar gayretinin kelam konusu olmayacağı, onun yerine görünmeyen bir kültürel hegemonya olarak globalleşmenin hakim olacağı görüşü lisana getiriliyordu. Burada ‘liberal küreselleşme’ dediğimiz paradigma, aslında bize ABD önderliğindeki Batı egemenliğini kozmik, tartışılmaz, ezeli ve ebedi bir durum olarak yansıtıyordu.1990’lardan farklı olarak bu görünmeyen hegemonya 2000’lerin sonlarında görünmeye, bugün ise çok önemli halde sorgulanmaya başlandı. Artık dünya siyaset sahnesi, Batılı öznenin hegemonya dileğini, tahakküm isteğini gizleyebildiği ve bu isteğin Batı-dışı dünya tarafından bir yazgı olarak algılandığı bir sahne değil. Uygun ki de değil. Batı dünyasında da Batı dışı dünyada da herkes aslında sert bir çabanın yaşandığını ve bu uğraşın ardında hangi aktörlerin olduğunu biliyor. Dahası aktörler ortasında yaşanan çekişme ve çatışma, her alanda kendini hissettiriyor.”
– Türkiye’nin özgürleme ve büyüme çabası
Fahrettin Altun, dünyanın gerçek meselelerine gerçek tahliller sunan, adalet ve hakkaniyet üzerine inşa edilmiş yeni kavramlara, yeni teorilere, yeni sistemlere muhtaçlık olduğunu vurguladı.
Dünyanın değiştiğini ve buna uygun formda bilimin de değişerek yeni devrin bilgisini inşa etmesi gerektiğini belirten Altun, “İdeolojik telaffuzları, bilimsel hakikat olarak yansıtan teorilerin ve bunların pratikteki yansımalarının ifşa edilmesi, kuşkusuz bu noktada büyük bir kıymet arzediyor.” dedi.
– “Bizim gayretimiz bağımlılık tuzağından kurtulmak içindir”
İnsanlığın her alanda hakikatin hakim olması ismine çaba etmesi gereken bir devrin yaşandığını anlatan şöyle konuştu:
“Esasında bütün tarih boyunca hakikat gayreti her daim varola gelmiş bir çabadır. Bunun için verilecek çabanın merkezinde gerçek bilgi için verilecek çaba vardır. Üniversitelerimiz bu manada son derece kritik bilgi, gerçek bilgi üretme, gerçek bilim üretme merkezleridir. Çerçevesini çizmeye çalıştığım yeni ve tahminen de bir o kadar da kaotik dünya siyaset ortamında ülkemiz kendisini bir aktör olarak, kurucu bir özne olarak pozisyonlandırma arayışı içindedir. Türkiye, son 20 yılda bölgesel ve global gelişmelere, meydan okumalara, iniş çıkışlara ve çalkantılara karşın, bütün bu güç süreçlere karşın kendi ismine ve hesabına hareket etme imkanını yakalamıştır. Bu bağlamda ulusal, bölgesel ve global alanda ortaya çıkan fırsatları kıymetlendirmiş ve gün sonunda bölgesel bir güç halini almıştır. Dahası, ülkemiz bir bölgesel güç olmakla da kalmamış, global bir aktör olmak için önemli bir çaba süreci içerisine girmiştir. Bu gayret süreci gerçek manada bir özgürleşme ve büyüme çabası olarak kendisini göstermiştir. Dış siyaset, iktisat ve güvenlik alanlarında verilen özgürleşme ve özerkleşme uğraşı, Türkiye’yi evvel bir bölgesel güce, akabinde bir global aktöre dönüştürmüştür. Bu bağlamda bizim çabamız, ülkemizi ve bölgemizi iki yüz yıl boyunca tesiri altına almış Batılılaşma siyasetlerinin ürettiği ağır maliyetlerden ve ne yazık ki Batıcı seçkinlerin yıllar yılı önümüze yazgı diye koyduğu bağımlılık tuzağından kurtulmaktır.”
– “Hakikatin bilgisini üretmek”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde verilen çabanın “hakikat ve görünmeyeni görünür kılma mücadelesi” olduğunu lisana getiren Fahrettin Altun, bugün Türkiye’nin gerçeğin bilgi ve pratiğini üretmek için çok değerli imkanlara sahip olduğunu söyledi.
Yükseköğretim alanının genişlediğini, araştırma kapasitesinin arttığını anlatan Altun, bu imkanları kullanarak yeni periyotta “hakikatin bilgisini üretmek” üzere kıymetli bir misyonu üstlenmek durumunda olduklarını bildirdi.
Aydınlanma filozoflarının “bilgi güçtür” dediklerini aktaran Altun, şöyle devam etti:
“Bilgi güçtür evet lakin bilgi ne vakit güçtür? İçinde bulunduğumuz toplumun, ülkenin, bölgenin ve dünyanın sorunlarını sıkıntı edinerek üretilmiş bilgi, yani gerçek bilgi güçtür. Ismarlama bilgi, sipariş bilgi, çeviri bilgi güç değildir, o bağımlılıktır. Gerçek bilgi güçtür. Daima söylediğimiz bir şey var: Toplumsal bilimcilerin laboratuvarı toplumdur. Bu manada Türkiyemizin toplumsal yapısı, toplumsal bilimcilerimizin gerçek bilgiler üretmeleri için büyük bir imkandır. Bunun yanında ülkemizin yükselen bir aktör olarak toplumsal bilimlere verdiği değer günden güne artmaktadır, toplumsal bilimcilerin önü açılmaktadır. Bundan 20-30 yıl evvel tahminen tabiat bilimlerine verilen ehemmiyet bugün toplumsal bilimlere veriliyor.”
İçinde bulunduğu devir ve coğrafyanın Türkiye’ye önemli stratejik imkanlar da sunduğuna işaret eden Fahrettin Altun, “Eğer biz bu 20 yıllık süreç içerisinde yaşananları, dünyada ortaya çıkan çalkantıları yalnızca büyük krizler olarak görüp seyretmeyi tercih etmiş olsaydık, bugün böylesi bir Türkiye ile karşı karşıya kalmazdık. Bugün Türkiye, sağlıktan ulaşıma, eğitimden emniyete kadar birçok alanda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok önemli bir uzaklık kat etmiş, prestijli bir çekim merkezine dönüşmüştür.” tabirlerini kullandı.
– “Türkiye 2002’den bu yana daha güçlü”
Fahrettin Altun, bütün dünyanın ağır bedeller ödediği koronavirüs salgını sürecinde Türkiye’nin başarılı bir imtihan verdiğini ve 100’ün üzerinde ülkeye yardımda bulunulduğunu kaydetti.
Türkiye’nin 2002’den bu yana daha güçlü, daha özgüvenli, daha prestijli bir ülke haline geldiğini belirten Altun, “Ülkemiz son 18 yılda her alanda büyüdü. Demokrasimiz vesayetten, ekonomimiz bağımlılıktan kurtularak güçlendi. Dış siyasetimiz özerkleşti ve özgün siyasetlerle Türkiye’nin çıkarları ekseninde ilerlemeye başladı.” dedi.
Bugünün Türkiyesi’nin yeni bir paradigmaya, yeni bir kalkınma atağına tanıklık ettiğini vurgulayan Altun, şöyle konuştu:
“O yüzden kimileri eski devrin kavramlarıyla, eski paradigmalarla, eski teorilerle Türkiye’yi anlamlandırmaya, Türkiye’de olan biteni açıklamaya, Türkiye’nin serüvenini izah etmeye çalışıyor. Beyhude bir gayret içindeler. Yeni devrin paradigmasını, yeni kavramlarla ve yeni uğraşlarla izah etmek, özgün, bilimsel gayretlerle izah etmek durumundayız. Eski devrin Batılılaşmacı, çağdaşlaşma anlayışı artık yerini özgün bir Türk tipi çağdaşlaşma anlayışına bırakmış durumdadır. Bunun bilim alanında karşılığını bulması gerekir. Toplumsal bilimlerimizin bu yeni duruma duyarsız kalması düşünülemez.”
Toplumsal bilimlerin bu yeni paradigmanın bilgisini gereğince üretemediğine işaret eden Fahrettin Altun, genç toplumsal bilimcilerin ülkenin, toplumun gereksinimlerine uygun, gerçek bilgi üretimi noktasında elini daha fazla taşın altına sokacağına inandığını lisana getirdi.
– “Medyada çoğulculuk arttı”
Fahrettin Altun, ülkede son 20 yılda yaşanan değişim ve dönüşüme paralel olarak medyada da çoğulculuk ve çeşitliliğin arttığını bildirdi.
Bunu birilerinin çok önemli sorun olarak gördüğünü kaydeden Altun, şöyle konuştu:
“Çünkü birilerinin inhisarı kırıldı. Monopolün ortadan kalktığı bir ortamda elbette o inhisarın sahipleri eski sisteme ağıt yakmaya, eski tertibe olan hasretlerini lisana getirmeye devam ederler. Yeni sistemde ortaya çıkan bu çoğullaşmayı, bu genişlemeyi bir sorun olarak addederler. Bugün birilerinin yeni devrin medya sistemine yönelik olarak yaptıkları tenkitler, temelinde böylesi bir geçmişe yönelik yakılan, o monopol sistemine yakılan ağıttan ibarettir.”
(Sürecek)
Memurlar
