Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Akdağ, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirlerine ait, “Düğünler kesinlikle açık havada ve toplumsal arayı koruyarak yapılmalı hatta düğün sahibi sorumluluk alarak maskeleri dağıtıp, masaların ortasını en az 2 metre uzakta yapılmasını planlamalı. Buna uymazsak düğünümüz acıya, taziyeye dönüşebilir. Düğünden değil fakat halaydan vazgeçin.” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Akdağ, AA muhabirine, haziran ayında duyuru edilen “yeni normalleşme” sürecinin bazıları tarafından büsbütün olağanlaşma olarak algılandığını söyledi.
Yeni olağanlaşma sürecinin pandemi öncesi olağan hayat olarak algılanmaması gerektiğini belirten Akdağ, vatandaşlarda pandemi kültürünün oluşması gerektiğini bildirdi.
Akdağ, salgın süreci boyunca ziyaretler yerine telefon yahut uzaktan bağlantı yolunun kullanılması gerektiğini aktardı.
– “Düğünümüz acıya, taziyeye dönüşebilir”
Vatandaşların her kaidede ve her ortamda 3 altın kural olan maske, toplumsal uzaklık ve hijyene dikkat etmesini ihtarında bulunan Aktaş, düğün ve toplantılarda da kurallara uyulması, mümkünse bunların açık havada yapılması ve masaların ona nazaran planlanması gerektiğine işaret etti.
Akdağ, şöyle konuştu:
“Düğün memnunluk verici, hoş bir şey. Düğünle birlikte insanların vefatına yol açıcı birtakım gelenek ve görenekleri oluşturuyorsak bu memnunluk değil dokunaklı bir sonuç olur. Düğünler kesinlikle açık havada ve toplumsal arayı koruyarak yapılmalı hatta düğün sahibi sorumluluk alarak maskeleri dağıtıp, masaların ortasını en az 2 metre uzakta yapılmasını planlamalı. Bu bir kültürdür ve bu kültüre uymazsak düğünümüz acıya, taziyeye dönüşebilir. Düğünden değil ancak halaydan vazgeçin.”
Bölgedeki gelenek ve göreneklerde de toplumsal aranın korunması gerektiğini lisana getiren Akdağ, hasta sayısının vakit zaman arttığını, bazen de risk faktörü olan hastalarda ağır bakıma muhtaçlık olduğunu, maalesef kayıpların da yaşandığını kaydetti.
Prof. Dr. Akdağ, “Bunun ciddiye alınması lazım ve kesinlikle bir ömür tarzımızı kurmamız gerekiyor. Çocuklardan gençlere kadar herkesin bu pandemi kültürünü kesinlikle uygulaması lazım.” dedi.
– “Literatür çalışmalarımız var”
Dicle Üniversitesi Hastaneleri olarak oluşturdukları “Bilim Kurulu”nun hem hastane hem de pandemi ile daha iyi uğraş edebilme ismine çalıştığını aktaran Akdağ, hasta kabulü, yatışı ve tedavisini planlarken tıpkı vakitte bu hastalığı Bilim Şurasında tartıştıklarını anlattı.
Her hafta tedaviye yanıt verme, ağır bakıma geçen hastalar yahut ağır bakımda azamî tedaviye karşın kaybettikleri hastaların durumlarını tahlil ettiklerini vurgulayan Aktağ, “Risk tahlilini kendi kurum üyelerimiz olan enfeksiyon, halk sıhhati uzmanlarımızla yapıyoruz. Bunu yaparken birebir vakitte Kovid-19’un beyin, akciğer ve böbrek hücrelerinde hatta üreme organlarında uzun vadede olumsuz tesirleriyle ilgili literatür çalışmalarımız var. Dicle Üniversitesi olarak Kovid-19 hastalarına yönelik bir poliklinik açalım, bu hastaları hastalık periyodundan sonra çağıralım, muayene yapalım ve şikayetlerinin olup olmadığını yahut göz, kulak, üreme organları ve beyin ile ilgili sorun olup olmadığına bakalım dedik. İlgili kısımların hocaları tarafından pahalandırılacak ve uzun vadede bu tesirleri, 1, 3, 6 ay, 1 yıl yahut 2 yıl takiplerle tahminen dünya literatürüne önemli bir katkımız olabilir diye düşünüyoruz.” diye konuştu.
Virüsün uzun periyotta yarattığı sonuçların şimdi net olarak bilinmediğini, Dünya Sıhhat Örgütünün de bu bahiste net açıklamalar yapmadığını belirten Akdağ, “Virüsün uzun periyot sonuçlarıyla ile ilgili ülkemiz ismine literatüre Dicle Üniversitesi olarak bir katkı sağlarsak bu bizi memnun eder.” sözlerini kullandı.
Memurlar
