Marmara Üniversitesi Hastanesi, Başıbüyük Kampüsünde aracıyla Max isimli köpeğe çarparak vefatına neden olan Doç. Dr. Birsen Ocaklı’nın avukatı Nafiye Ceylan, müvekkilinin kampüsten çıkarken bir şeyin üzerinden geçtiğini fark ettiğini gelgelelim tümsek zannedip yoluna devam ettiğini tabir etti. Avukat Nafiye Ceylan başkaca, trafikte birçok insanın başına bu durumun geldiğini ve toplumsal medyada müvekkiliyle ilgili bir linç kampanyasının başlatıldığını söz etti.
Ceylan, “Müvekkilimin hadisenin öncesinde ve sonrasında kasti ve bilinçli bir tavır ve davranışının olup olmadığı düşünülmeksizin, saygın bir mesleği olan ve kendisini hayat kurtarmaya adamış bir hekimin, topluluktaki itibarının ve haysiyet ve onurunun göz gerisi edilerek bir tavır sergilenmesi de hakkaniyetli ve kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.
Doç. Dr. Birsen Ocaklı’nın avukatı Nafiye Ceylan’ın açıklaması şöyle:
Müvekkilim Doç. Dr. Birsen Ocaklı, 14.05.2020 tarihinde Marmara Üniversitesi Hastanesi, Başıbüyük Kampüsünden çıkarken, bir şeyin üzerinden geçtiğini fark etmiş ve aynadan baktığında rastgele bir şey göremeyince, bir tümseğin üzerinden geçtiğini düşünerek, ana yola çıkmak üzere olduğundan denetim edip yoluna devam etmiştir.
Lakin, hakkında yapılan şikayet üzerine, karakola çağrıldığında bu talihsiz kazaya sebebiyet verdiğini, aslında tümsek olarak düşündüğü şeyin, maatteessüf Max olduğunu büyük bir üzüntüyle öğrenmiştir. Çünkü, kusurlu ve/veya kusursuz bir davranışla dahi olsa da mahsusen her gün bir çok hastaya şifa veren bir tabip olarak bir canın vefatına, Max’in melek olmasına sebebiyet vermiş olduğunu öğrenmesiyle, tarifsiz bir acı ve üzüntü duymuş ve hala de tıpkı hisler içindedir. Müvekkilim, gerek hadise sırasında ve gerekse sonrasında, asla ve asla bir köpeğe, bir canlıya vurduğunu görmemiştir. Şayet, müvekkilim hakikaten bir canlıya vurduğunu görmüş olsaydı, şifa dağıtan, cankurtaran bir hekim olarak, duruma derhal müdahale eder ve gereken neyse derhal gereğini konumuna getirirdi. Başkaca, her alanda güvenlik kameralarının bulunduğu bir hastane bahçesinde, müvekkilimin bir canlıya çarpıp, kaçtığının düşünülmesi de, hayatın olağan akışına muhalif bir durumdur. Müvekkilim, talihsiz hadisesi öğrenmesinin çabucak akabinde, karakoldan Max’i sahiplenen kişinin muhabere haberlerini almış ve tedavi süreci ve sarfiyatları hakkında yapabileceği bir şeyler varsa yapmak istemiş, ama tüm ısrarlarına karşın, kendisine ulaşamamıştır.
Vukuatın oluş biçimi ve sonraki süreç bu halde gerçekleşmiş olmasına karşın, pandemi devrinde ön saflarda uğraş eden bir tabip olan müvekkilim hakkında, gerek toplumsal medya ve gerekse görsel ve işitsel medya üzerinden bir linç kampanyası başlatılarak, mesleği, kariyeri, unvanı ve insanlığı hususlarında, yasal süreç devam ederken, yargısız infaz yapılmış ve küçük düşürücü ithamlarla bir çok cihetten yıpratılmaya çalışılmıştır. Ama, Max ile ilgili toplumsal medya ve görsel ve işitsel medya hassaslığı anlaşılır ve kabul edilebilir olmakla birlikte, müvekkilimin hadisenin öncesinde ve sonrasında kasti ve bilinçli bir tavır ve davranışının olup, olmadığı düşünülmeksizin, saygın bir mesleği olan ve kendisini hayat kurtarmaya adamış bir tabibin, topluluktaki itibarının ve haysiyet ve onurunun göz gerisi edilerek bir tavır sergilenmesi de hakkaniyetli ve kabul edilebilir bir durum değildir.
Başkaca, müvekkilimin başına gelen bu durum, trafikte araç kullanan herkesin başına gelebilecek bir durum olup, müvekkilimin şuan Max’in vefatına duyduğu üzüntünün her şeyin üzerinde bir durum olduğunun da kıymetle bilinmesini isteriz. Çünkü, müvekkilim şu an bir canın yani Max’in melek olmasına istemeyerek de olsa sebep olduğunu düşündüğü için tanım edilemez bir acı ve keder içindedir.
Talihsiz vukuat ile ilgili yasal süreç devam etmekte olup, kamuoyunu hürmetle bilgilendirir, bir defa daha Max’in vefatından duyduğumuz büyük üzüntüyü müvekkilim ismine kamuoyunun haber ve takdirlerine arz ederim.
Memurlar
