Marmaris’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik suikast girişimine ilişkin davanın duruşmalarına da katılan avukat Halit Çokan, AA muhabirine, darbe girişiminden sonra yargının hızlı bir refleksle hareket ederek, sanıkları yargılamaya başladığını söyledi.
Bu süreçte FETÖ sanıklarının ifadelerinde enteresan bir sanık profiliyle karşılaştıklarını belirten Çokan, savunmalarda büyük bir kısmının örgütsel eğitim aldıklarını anladıklarına dikkati çekti. “Bu örgütsel eğitimin oluşturduğu hafıza ve kültürle her şeyi inkar eden bir yapıyla karşı karşıya kaldık.” diyen Çokan, “Yalan üzerine kurdukları savunmayla gerek kendilerinin gerekse başkalarının kurtulmasına yönelik, ‘Bir kişi de olsa kurtarabilir miyim?’ anlayışıyla hareket ettikleri anlaşılıyor. FETÖ olarak bu darbeyi sahiplendikleri takdirde uluslararası alanda zor durumda kalacaklarını düşündüler. Buradaki darbe teşebbüsünü kabul ederlerse bununla ilgili herhangi bir itirafta bulunurlarsa bu yaptıklarının kendilerini bu ülkelerde de zor durumda bırakacağını düşünerek, gerçekleri reddetme yoluna tevessül ettiler. Bunlar örgütsel kültür içinde hareket ederek, ortak bir savunma stratejisi oluşturdu.” şeklinde konuştu.
“Gerçekle bir türlü yüzleşemiyorlar”
Hiçbir örgüt mensubunun, darbe girişimi davalarında diğeri aleyhine ifade vermediğini, bunu ortak bir strateji olarak kabul ettiklerini anlatan Çokan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Savunmalarındaki başka bir ortak yön ise gerçeklikten kopuk vaziyette olmalarıdır. Gerçekle bir türlü yüzleşemiyorlar. Kurgu üzerine bir dünyaları var. Bu dünya içerisinde kendilerine bir savunma oluşturuyorlar. Örneğin, kamera kayıtları var. Marmaris suikast davasında sanık helikopterden iniyor, müdahale ediyor, otele giriyor, bunun kendisi olmadığını söylüyor. Akıncı Üssü’ndeki herhangi bir sanığın kamera görüntüleri açık bir şekilde karşımıza çıkıyor, buna rağmen görüntüleri inkar ettiğini görüyoruz. Burada en önemli argüman, örgütü korumak. Örgütü, kendisine önceleyen bir yapıyla karşı karşıyayız.”
Çokan, 15 Temmuz’un sivil alandan beslenen bir darbe girişimi olduğunu dile getirerek, “Mahrem imamları kastediyorum. Donanma davasında şunu gördük. O dönem Deniz Ana Üs Komutanı olan tuğamiral Hayrettin İmren, darbe tebliğini mahrem imamı ile İstanbul’a giderek alıyor. Yani burada sivil alanın, diğer darbelerden farklı olarak darbe üzerindeki etkisini görüyoruz. Ayrıca bu sivil alandan beslenen darbecilerin, örgütsel anlamda savunmalarını yine sivil alandan beslenerek gerçekleştirdiklerini görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Daha önce Türkiye’de yaşanan darbe ve muhtıraların hiçbirinde yargının istenilen tavrı ortaya koyamadığını vurgulayan Çokan, şunları kaydetti:
“15 Temmuz gecesi yargı son derece hızlı bir refleks göstererek, demokratik ve anayasal düzenin korunması için fevkalade bir performans ortaya koydu. Yargının o gün ortaya koyduğu refleks, sokağa çıkan ve canını siper eden vatandaşımız kadar değerli ve anlamlı olmuştur. Yargının, son derece adil, hakkaniyetli, usule riayet ederek gerçekleştirdiği yargılamalar, Türkiye tarihinde gelecekte hayırla yad edilecek, övünçle söz edilecek bir yargısal tavır ve davranış olarak hatırlanacaktır.
Yargılamalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de sürekli değindiği makul sürede tamamlandı. Bunu da yine Türk yargısının yüz akı olarak değerlendirmek lazım. Sanıkların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, alınan kararlarının aksine bir karar vereceği beklentisi içinde olmaları beyhudedir.”
“Darbecilerin tek hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı”
Muğla’da görülen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast girişimi davasının, darbe teşebbüsünün en önemli davası olduğunu, darbeci sanıkların tek hedefinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayatına kastetmek olduğunu anlatan Çokan, “Suikast girişimi, FETÖ’nün, Cumhurbaşkanına duyulan kin ve nefretinin çok ilkel bir tezahürüdür. Çünkü Cumhurbaşkanımız, bu örgütün devletin içine nasıl nüfuz ettiğini en erken fark eden ve bu örgütün devletten tasfiye edilmesi gerektiğine ilişkin inancını en açık dille ifade eden siyasi aktördür. Örgüt bir türlü bunu kabullenemedi. Allah korusun, Cumhurbaşkanımız şayet o gece onların istediği gibi derdest edilip veya düşündükleri şekilde yok edilseydi, belki o gece darbe teşebbüsüne karşı halkı meydanlara çağıracak bir siyasi aktör olmayacaktı. Bunu bildikleri için, Cumhurbaşkanımızı ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiler. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın ortadan kaldırılmasıyla darbenin başarısı arasında doğru bir orantı vardır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Sivil imamlar ile darbeci askerlerin ilişkisi ortaya çıktı”
Çokan, darbe girişimi davalarında rütbeli birçok sanığın darbe girişiminde bulunduğunu kabul ettiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Ancak onların kabul etmedikleri husus, FETÖ mensubu olduklarına ilişkin iddia… Eski tuğamiral Hayrettin İmren ise FETÖ örgütüne mensup olduğunu da kabul etti. İmren’in bu itirafı önemli. İmren, darbe girişiminden bir hafta önce İzmit’te mahrem imamla bir araya gelerek, telefon bataryalarını çıkararak Ümraniye’deki bir evde eski tuğamiral Ömer Faruk Harmancık ile buluşup, darbe yapılacağına ilişkin tebliği alıp İzmit’e dönmüş ve kendisine verilen vazifeyi cuma günü yapmak için çalışmıştır. Akıncı Üssü’nde de sivil imamlarla darbeci askerler arasındaki ilişki doğrudan ve çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı. Donanma Komutanlığındaki darbe girişimi başarısız olunca 3 amiralin kendilerinden sorumlu mahrem imamlara giderek 45 gün saklanmaları ve çeşitli yerlere intikal ettirilmeleri sağlanmıştır. Bütün bunlar örgütün darbenin tam içinde olduğunu ortaya koyuyor.”
Halit Çokan, sanıkların savunmalarının üzerine oturttukları parametrelerin, gerek yurt dışındaki örgüt elebaşı Fetullah Gülen’in gerekse yurt dışına kaçmış firarilerin tamamının sav ve parametreleriyle uyuştuğunu söyledi.
Cezaların genelde tatmin edici olduğunu, bazı kararlar için de itirazda bulunduklarına işaret eden Çokan, “Mahkemelerin bir kuyumcu titizliğiyle hareket ettiğini müşahede ediyoruz. Türkiye’de darbe yargılamaları bakımından 15 Temmuz darbe girişimi yargılamaları, parlak bir yargısal sicil oluşturmuştur.” dedi.
Memurlar