– Fransa’nın Albertville kentindeki okullarında Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürlerle ilgili öğretmenlerine verdikleri yanıtlar nedeniyle “terörist muamelesi” gören ve sabah erken saatlerde meskenleri polis tarafından basılarak karakolda sorgulanan 10 yaşındaki 3’ü Türk, 1’i Mağrip kökenli 4 çocuk ve aileleri yaşadıkları dehşeti Anadolu Ajansına (AA) anlattı.
Fransa’da 16 Ekim’de Hazreti Muhammed’e hakaret içerikli karikatürleri derste öğrencilerine gösteren öğretmenin başının kesilerek öldürülmesinin akabinde, ülkede Müslümanlara yönelik hukuk dışı uygulamalar tırmanmaya başladı.
1992 Kış Olimpiyat Oyunları’nın düzenlendiği Fransa’nın Albertville ilçesinde, 10 yaşlarında 3’ü Türk 1 Mağrip (Cezayir) kökenli 4 çocuk, 5 Kasım Perşembe günü sabahın erken saatlerinde uzun namlulu silahların gölgesinde uyandı.
Dehşeti yaşayan çocuklar, polis tarafından ailelerinden kopartılıp tek başlarına karakola götürülerek 11 saat sorgulandı.
Kısa vakitte toplumsal medyada yayılan polis baskını, Fransa’da yaşayan Türk ve Müslümanlar ortasında büyük reaksiyona yol açtı.
Çoçukların Louis Pasteur İlköğretim Okulu’ndaki bir soru karşısında, “Hazreti Muhammed’e karşı yapılan karikatürleri sevmediklerini ve berbat olduklarını söylemeleri” öğretmenleri tarafından polise ihbar edildi.
Polis de ihbarı “terörizme destek” olarak algıladı ve 4 konuta eş vakitli baskın düzenledi.
Fransız polisi, baskında ve karakolda “terörist muamelesinde” bulunduğu küçük yaştaki çocukların inançlarını sorguladı.
Karakolda sözleri alınan ailelere de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında siyasi sorular yöneltildi. Ailelerin başörtüsü ve inancı sorgulandı.
Sınıf öğretmeni hakkında hata duyurusunda bulunmaya hazırlanan ailelerin en büyük korkusu ise evlatlarının ellerinden alınması.
AA muhabirinin görüştüğü birebir mahalledeki 4 aile, hala baskının şokunu yaşıyor.
– “Şoka girdik. Bize terörist muamelesi yaptılar”
Gümüşhaneli baba Servet Yıldırım, 10 yaşındaki kızı E.Y’ye Fransız polisinin “terörist muamelesi” yapmasına reaksiyon gösterdi.
İnşaat kesiminde çalışan baba Yıldırım, küçük kızının 11 saat karakolda tutulduğu olaya ait, “Sabah 6.30-07.00 ortası polisler kıracak formda ‘tak tak tak’ diye kapımıza vurdular. Biz de kapıyı açınca yanılmıyorsam 8-10 tane terörle gayret polisi geldi. İçeri girdiklerinde bazıları maskeli, bazılarının ise yüzü görünmüyordu. Uzun namlulu silahlarla içeri girdikten sonra 10 yaşındaki kızım E.Y’yi sordular. E.Y. terörizmle alakalı suçlanıyor üzere bir tabirde bulundular.” dedi.
Fransız polisinin kendini, eşini, iki oğlunu ve kızı E.Y’i konutunun salonunda oturttuğunu aktaran Yıldırım, “Ayağa kalkmamıza dahi fırsat vermediler.” diye konuştu.
Polisin kendilerine hiçbir evrak yahut tutanak sunmadan meskende arama yapmasına reaksiyon gösteren Yıldırım, “Şoka girdik. Bize terörist muamelesi yaptılar. ‘E.Y. terörizmle suçlanıyor. Terörizme takviye olduğundan kendisini (E.Y) bu formda götüreceğiz. Sabah 09.00’da da siz gelin polise’ diye bir tabir de bulundular.” biçiminde konuştu.
Yıldırım, polisin E.Y’yi götürmeden evvel meskende arama yaptığını, duvarlardaki Kur’an-ı Kerim ayetlerinin fotoğraflarını çektiğini belirterek, “E.Y.’nin odasını aradılar, kitaplarını yere döktüler, bunların fotoğraflarını çektiler. Sonra çocuğumu alıp gittiler. dedi.
– “Karakolda tek bir yazılı doküman vermediler”
Daha sonra karakola gittiğini ve tercüman aracılığıyla tabir verdiğini anlatan Yıldırım, kendisine hiçbir formda söz tutanağı yahut küçük kızına yöneltilen suçlamalarla ilgili talepte bulunmalarına karşın yazılı evrak verilmediğini belirtti.
Kendisi ve eşinin karakoldaki tabirinin yaklaşık iki saat sürdüğünü belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
“İfademizde ‘namaz kılıyor musunuz, mescide gidiyor musunuz, çocuklar mescide gidiyor mu, çocuklar mescitte dini eğitim alıyor mu, Erdoğan ve Macron ortasındaki tartışma ve siyaset hakkında ne düşünüyorsunuz, Türkiye’deki siyasi görüşünüz nedir?’ üzere sorular sordular. Tabirimiz bittikten sonra parmak izimizi aldılar. Beyaz bir duvara götürerek teröristlere yapılan muamele üzere hem karşıdan, hem sağdan hem de soldan fotoğrafımızı çektiler.”
Polisin Müslümanları fişlediğini vurgulayan Yıldırım, tabirinde de bunu söylediğini kaydetti.
– Okul müdürüne dava açıyor
Yıldırım, polisin kendisine yalnızca “sözlü olarak” kızına yöneltilen suçlamalar hakkında bilgi verdiğini söyledi.
Hazreti Muhammed’e hakaret içerikli karikatürleri derste öğrencilerine göstermesinin akabinde öldürülen öğretmen Samuel Paty hakkında kızının okulunda bir anket düzenlendiğini aktaran Yıldırım, şöyle konuştu:
“Benim çocuğumun da okuldaki söylemi, ‘O öğretmenin öldürülmesine üzüldüm. Lakin keşke o da o karikatürleri yayınlamasaydı’ diye sözde bulunmuş. Bu biçimde bir sözü var. Lakin okuldaki öğretmenler nasıl bir algı oluşturduysalar, polisin söylediğine nazaran, benim kızım güya ‘ölmeseydi de iyi olurdu, öldürülmeseydi de iyi olurdu’ halinde bir söz de bulunmuş. Ancak biz bunu kabul etmiyoruz. Kızımız da o denli bir şey söylemedi.” dedi.
Yıldırım, avukat arayışında olduğunu belirterek Louis Pasteur İlköğretim Okulu müdürüne dava açacağı bilgisini paylaştı.
20 yıldır Fransa’da yaşadığını, üç çocuğunun birebir okuldan mezun olduğunu ve Fransız devletinin kolejlerinde ve liselerinde eğitim aldığına dikkati çeken Yıldırım, “En ufak isimli bir hadiseye bulaşmadık.” formunda konuştu.
– “Çok korktum”
Yaklaşık 11 saat polisin alıkoyduğu E.Y. de okuldaki öğretmeninin kendisine, öldürülen öğretmen Paty hakkında ne düşündüğünü sorduğunu belirterek, “Ben de dedim ki; ‘O öldüğü için üzüldüm lakin o karikatürü göstermese hiçbir şey olmazdı.’ dedim. Öğretmen de bana ‘tamam anladım’ dedi. Öteki hiçbir şey söylemedi.” sözünü kullandı.
E.Y., polisin kendisini karakola götürmesine ait de “Çok korktum ve birinci kez bu türlü bir şeyle karşılaştım.” dedi.
Polisin de tıpkı öğretmeni üzere kendisine Paty hakkında soru sorduğunu anlatan E.Y., motamot okuldaki karşılığı verdiğini söyledi.
Olayın tesirini hala atlatamadığını söz eden E.Y., “Polis bana mescide gidip gitmediğimi sordu. Ben de cumartesi ve pazar gittiğimi söyledim. Sonra sözümü fotokopi yaptılar ve onu imzaladım.” formunda konuştu.
Öte yandan, polisin arama yaptığı E.Y.’nin odasındaki dağınıklık ve polisin küçük kızın eşyalarını ve kitaplarını dağıtmış hali dikkati çekti.
– “Polise dava açmayı düşünüyoruz”
Fransız polisinin sabah konutundan aldığı Y.E.A.’nın Nevşehirli annesi Kutsal Akdağ “Eşim işe gittikten sonra uyumuştum. Polisler sabah 07.30’a hakikat konutumuzu bastı. Bu küçük oğlumu almaya geldiler. Hiçbir bilgimiz yoktu, hazırlıksızdık. Büyük bir sürpriz oldu.” dedi.
Akdağ, polislerin meskene geldikten sonra arama dokümanı göstermeden direkt meskeninin içinde oğlu Y.E.A.’yı aradığını belirterek, konutta arama yapıldığını, Kur’an-ı Kerim ayetlerinin fotoğraflarının çekildiğini aktardı.
Polisin hiçbir açıklama yapmadan oğlu Y.E.A.’yı götürdüğünü, öbür çocuklarının da endişe içinde olanları izlediğini vurgulayan Akdağ, daha sonra kendisi ve eşinin de karakola giderek tabir verdiğini söyledi.
Akdağ, polisin kendilerine hiçbir yazılı evrak vermediğinin altını çizdi.
Y.E.A.’nın da Paty ile ilgili okulunda sorgulandığını söz eden Akdağ, polisin baskın yapmasına mana veremediğini, istenilmesi halinde karakola giderek söz vereceklerine işaret etti.
Polis sorgusunda kendisine siyasi sorular sorulduğunu da belirten Akdağ, “Macron ile Erdoğan’ın arbedesine ne diyorsun’ dediler. Ben de ‘karışmıyorum, bunlar politik işler, bu türlü şeylerden anlamıyorum.” dedim. Bana neden başımı kapattığımı sordular. ‘Eşin mi zorluyor’ dediler. Ben de ‘Müslüman olduğum için, kendim istediğim için kapatıyorum.’ dedim.” formunda konuştu.
Fransa’da vergi verdiklerini ve bu ülkenin bir modülü olduklarının altını çizen Akdağ, “Yaşananlardan ötürü hiç iyi hissetmiyoruz. Biz olağan bir aileyiz ancak bize terörist ailesi üzere davrandılar.” değerlendirmesinde bulundu.
Akdağ, 1999 yılından beri Fransa’da yaşadığını ve polise karşı dava açmayı düşündüklerini lisana getirdi.
– “Oruç, namaz ve cami soruldu”
Y.E.A. da kendilerine okulunda sorulan soruya ait, “Keşke o karikatürleri göstermeseydi, ‘sanırım ondan öldü’ diye söyledik.” dedi.
10 yaşındaki Y.E.A. karakolda kendisine oruç, namaz ve mescitle ilgili sorular sorulduğunu aktararak, “Ben de karşılık olarak ‘evet eşyalarımla mescide gidiyorum, namaz kılıyorum, oruç tutuyorum. Lakin oruçlarımı yalnızca pazartesi tutuyorum zira okulum var.” dedim” diye konuştu.
– “Okuldaki öğretmen şikayette bulunmuş”
Gümüşhaneli Ayşegül Polat ise eşi Ömer Polat işe gittikten sonra polisin 07.10’da kapılarına çok sert halde vurduğunu belirterek, “Zaten çocuk kapıyı açar açmaz direkt içeri saldırdılar. 7-8 şahıslardı hiçbir soru-cevap olmadı. 3-4 adedinin yüzü kapalıydı.” dedi.
Polat, neden konuta geldiklerini sorduğunda polislerin “Oğlu M.E.P.’nin teröristleri savunduğu ve onu almak için geldikleri” karşılığını aldığını aktardı. Bu sav karşısında şaşkına döndüğünü vurgulayan anne Polat, “Ben bu türlü bir şey olmasına ihtimal vermiyorum. Buna inanmıyorum, kim şikayet etmiş, hangi dokümanla buraya geldiniz, neymiş suçu’ dediğimde ‘biz size şu an söyleyemeyiz. Karakola gelmeniz gerekli” dediler.” dedi.
Polisin yatağında uykudan uyandırdığı 10 yaşındaki M.E.P.’in çok korktuğunu ve ağlamaya başladığını söyleyen Polat, polisin meskendeki kitapların tek tek fotoğrafını çektiğini belirtti.
Karakoldaki sözünde kendisine İslamiyet ve inancıyla ilgili sorular yöneltildiğini anlatan Polat, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“17 yıldır burada yaşıyorum. Katiyen bu türlü bir şeyi kabul etmiyorum. Hele bu uygulamanın halini hiç kabul etmiyorum. Okulda öğretmen tarafından şikayette bulunulmuş. Şok olduk. Zira öğretmenle aramız pek iyiydi. Bizimle ve çocukla diyaloğu çok iyiydi. Çocuğun bu türlü bir kanısı olsa dahi bizi arayıp uyarabilirdi. (Oğluma) Bu sorular pazartesi sorulmuş. Ben salı günü öğretmeni okulda gördüm. Hiçbir halde bana ikaz yapılmadı.”
– “Çocuklarımın psikolojisi düşünülmedi”
Polat kendilerine muhakkak terörist muamelesi yapıldığının altını çizerek, “Böyle bir şeyi mutlaka haketmedik. Bu biçimde bir uygulamayla oğlumun konuttan alınmasını hiçbir formda kabul etmiyorum. Çocuklarımın psikolojisi düşünülmeden yapılmış bir hareketti bu.” tabirini kullandı.
Polisin kendilerine şiddet uygulamadığını aktaran Polat, lakin kendilerine terörist üzere muamele edilmesinin kabul edilemez olduğuna vurgu yaptı.
Polat, M.E.P’nin öğretmeni hakkında savcılığa kabahat duyurusunda bulunacağını kaydetti.
Fransız öğretmen Paty’nin öldürülmesine bir insan olarak kendilerinin de üzüldüğünün altını çizen Polat, cinayetin sorumluluğunun Müslümanlara yüklenemeyeceğini vurguladı.
Polat, “Cinayetin faturasını Müslüman toplumu olarak hepimize kesmeye başladılar. Ben bu türlü düşünüyorum. O kişiyi Müslüman kökenli biri katlettiği için şu an en küçüğümüzden başlayarak terörist ilan etmeye başladılar.” dedi.
Fransa’daki Türk toplumunun “alnı açık yüzü ak” olduğunu vurgulayan Polat, “Türk milleti olarak hiçbir vakit bu çeşit olaylara karıştığımızı ben duymadım. Bundan sonra da çocuklarımız bu olaylara karışmayacak.” dedi.
– “Çok korktum, karakolda yiyecek vermediler”
Polat ailesinin göz bebeği M.E.P. de öğretmenin kendisine öldürülen Fransız öğretmenle ilgili soru sorduğunda, “Peygamberimize hakaret ederlerse öbür dünyada ateşte yanarlar.” karşılığını verdiğini ve polisin bu karşılıktan ötürü kendisini alıkoyduğunu söyledi.
M.E.P., karakolda çok korktuğunu, yiyecek verilmediğini ve mescide gidip gitmediğinin sorulduğunu söz etti.
– “Çocuğumuzu elimizden alabilirler” korkusu
Baba Ömer Polat da polis karakolunda kendilerine yazılı evrak verilmediğini, sözlerinde yeniden İslam diniyle alakalı sorulara muhatap olduğunu belirtti.
Polat, yaklaşık 25 yıldır Fransa’da yaşadığını belirterek, “Şok oldum. Hayatımda birinci defa bu türlü bir durumla karşılaşıyorum. Bu durumlara ben utanıyorum. Fransızlar her vakit söz özgürlüğünden bahsediyor. Kendileri konuşunca bir şey yok. Ancak biz konuşunca çabucak içeri atıyorlar. Nerede insan hakları. Bu bahiste ikili standart var.” değerlendirmesini yaptı.
M.E.P.’nin okuluna devam etmemesi durumunda Fransız devletinin evlatlarını ellerinden alabileceği tehlikesine işaret eden Polat, oğlunun tıpkı öğretmenden ders almasını da asla istemediklerini vurguladı.
Oğlunun düşünde kan gördüğünü ve kaygıdan uyandığını aktaran Polat, “Ben şu anda tıpkı okulda tıpkı öğretmenden ders almasına katiyen karşıyım” diye konuştu.
Anne Polat, polisin meskenlerini basarak çocuklarını karakola götürmesinin kendilerine karşı “çocuğunuzu her an elinizden alabiliriz” formunda bir gözdağı olmasından tasa duyduğunu belirtti.
– “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Allah razı olsun”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da ileti gönderen Polat, “Zaten elinden geldiği kadar bizi destekleyen bir Cumhurbaşkanımız var. Cumhurbaşkanımızdan Allah razı olsun. Bu hususta hassasiyet gösterirse, bizimle, çocuklarımızla yakından ilgilenirse Türk aileleri olarak çok seviniriz. Elimizde bir geleceğimiz çocuklarımız var. En kıymetlilerimiz. Onlara da el atılmasına göz yummayız. Desteklerse çok keyifli oluruz.” dedi.
Polat ailesi, çocuklarının ellerinden alınması durumu kelam konusu olursa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendilerine dayanak vereceğinden emin olduklarını söyledi.
– “Oğlum bir terörist değil”
Cezayir kökenli Nabile Harid de Türk çocuklarla birebir mukadderatı paylaşan oğlu Ş.H.’nin başına gelenleri anlattı. Harid, polisin sabahın erken saatlerinde konutunu bastıktan sonra odaların fotoğrafını çektiğini söyledi.
Polis sorgusu ve sonrasında kendilerine tutanak verilmediğini belirten Harid, hayatında birinci defa bu türlü bir şokla karşılaştığının altını çizdi.
“Oğlum bir terörist değil. Şimdi 10 yaşında ve reşit bile değil.” diyen Harid, Ş.H.’nin tek başına sorguya çekilmesine reaksiyon gösterdi.
Ş.H de polis baskınında çok korktuğunu belirterek, okulda yalnızca “Neden Peygamber Efendimizin karikatürünü çizdiniz. Bu hakikat değil.” dediğini aktardı.
Polisin okuldaki öğretmenin posta kutusuna gönderilen tehdit mektubundan ötürü kendisini suçladığını aktaran Ş.H., katiyetle bu türlü bir şeyle alakası olmadığını söyledi.
Anne Harid, oğlunun okulda öğretmeniyle yüz yüze gelmekten korktuğunu belirterek, Türk aileler üzere kendisinin de bu öğretmeni istemediğini kaydetti.
Harid baskınla ilgili yasal haklarını arayacaklarını kaydetti.
Memurlar
