Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
Bu muhabbet ikliminde gönüllerimizi buluşturan herkese, siz değerli konuklarımıza teşekkür ediyorum.
Bu haftanın hayırlara vesile olmasını, kalplerimizi yumuşatmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Milletimizin ve İslam aleminin Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece idrak edeceğimiz Leyle-i Mevlid’ini şimdiden tebrik ediyorum.
KORONAVİRÜS SALGINI
Bu sene Mevlid-i Nebi haftasını gerek tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgını gerekse bölgemizde yaşanan düşünceler nedeniyle ne yazık ki buruk yaşıyoruz.
Salgın dalgalar halinde yayılmaya devam ediyor. Vakitlice attığımız önlemler sayesinde öbür ülkelere nazaran bu sıhhat krizini hamd olsun daha hafif geçiriyoruz.
An be an durumu izliyor, bilgilendirmeleri alıyor ve gerekli talimatları veriyoruz.
Tüm dünyada hasta sayısının ürkütücü boyutlara ulaştığı bu devirde milletimizden önlemlere daha fazla hassasiyet göstermelerini rica ediyorum.
83 milyonun her birine burada vazife düşüyor.
Bir müddet daha sabredecek, kurallara uyacak ondan sonra inşallah felaha erişeceğiz.
O hoş günlere milletçe birlikte kavuşacağız.
“FRANSIZ MARKALARA ASLA İLTİFAT ETMEYİN BUNLARDAN SATIN ALMAYIN”
Millet olarak bu devirde hüznümüzü arttıran tek şey Korona salgınında yitirdiklerimizin acısı değil. Yüreklerimizi asıl dağlayan, başta gönül coğrafyamız olmak üzere, Müslümanların içinde bulunduğu ahvaldir.
Dinimiz ve peygamberimizce yasaklanan fiilin her gün her an işlendiği bir periyot içindeyiz.
Libya’nın güçlü kaynakları darbeciler ve Batı’nın emperyalist güçleri tarafından talan edildi.
Filistin’de zulüm, Arakan’da şiddet, Irak ve Afganistan’da terör can almaya devam ediyor.
Her şeyden evvel insanız. İnsan olarak bizim dinimizde Hıristiyan olmak hata değildir, biz ona da Yahudiye de sahip çıkıyoruz.
Fransa’da Müslümanlara bir zulüm varsa daima birlikte biz oraya da sahip çıkalım diye buradan dünya başkanlarına sesleniyorum.
Avrupa ülkelerinde İslam ve Müslüman düşmanlığının adeta veba üzere toplumlara sirayet ettiğini görüyoruz.
Müslümanlara ilişkin iş yerleri, konutlar, okullar çabucak her gün faşist kümelerin saldırısına uğruyor.
Ben buradan milletime sesleniyorum; nasıl ki Fransa’da ‘Türk markalı mal satın almayın’ diyorsa, sakın Fransız markalara asla iltifat etmeyin bunlardan satın almayın.
“SİZ GERÇEK MANADA FAŞİSTSİNİZ, SİZ GERÇEK MANADA NAZİ’NİN ZİNCİR HALKALARINDAN BİRİSİNİZ”
Şansölye Merkel’e de sesleniyorum; hani sizde din özgürlüğü vardı, hani sizde din yahut dinini yaşayanlara karşı devletinizin teminatı vardı? Pekala bir sabah namazında nasıl oluyor da 100’ü aşkın polis mescide saldırıyor? Bunların tam karşıtını siz bugüne kadar Türkiye’den duydunuz mu? Hayır. Niçin, zira bizde gerçek din özgürlüğü var.
Gün geçmiyor ki Müslümanların inanç hürriyetlerini kısıtlayan bir uygulamayla karşılaşmayalım.
Fransa’nın akli noktada denetime muhtaç olan önderinin teşvikiyle bu ataklar yapılmaya başlandı.
Bugün lafa gelince demokrasiyi kimseye bırakmayan birçok Batılı devlette, Müslümanlara yönelik hukuksuzluklar adeta sıradan hale gelmiştir.
Kimi Avrupa ülkelerinde şahsen devlet lideri düzeyinde teşvik edilen bir siyaset haline gelmiştir.
Buradan sesleniyorum… İşte siz gerçek manada faşistsiniz, siz gerçek manada Nazi’nin zincir halkalarından birisiniz.
Irkçı terörizm, medya ve siyaset eliyle, birden fazla vakit da güvenlik ünitelerinin de göz yummasıyla toplumda yaygınlaşıyor.
FETÖ üzere örgütler en üst seviyede korunurken, samimi müminler dışlanmakta, ötekileştirilmektedir.
Yasal tabanda faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları baskıya uğramaktadır.
DEAŞ üzere teröristlerin işlediği cinayetlerin faturaları dinimize ve müminlere kısımlara, Müslümanlara yönelik kin ve nefret körüklenmektedir.
Batı toplumları İslam’ı gaye alarak buradan çıkış yolu aramak üzere yanlışa düşmüşlerdir.
Koronavirüs salgınının sebep olduğu ekonomik düşüncelerin faturası bile Müslümanlara ve göçmenlere kesilmeye çalışılıyor.
Korkarım çok daha karanlık, çok daha sinsi planın çarkları işlemektedir.
Müslümanları düşmanlaştırarak elde edebileceğiniz hiçbir kazanım yoktur.
Çapsızlığınızı perdelemek için girdiğiniz bu yolun sonu felakettir.
İslam düşmanlığını görmezden gelemezsiniz. Ülkemizle ilgili olur olmaz bahiste görüş bildiren Avrupa Parlementosu 3 maymunu oynayarak bu mevzuyu geçiştiremez.
Avrupa’nın basiret, ahlak, vicdan sahibi başkanları dehşet duvarlarını yıkmalı, İslam ve Müslüman düşmanlığı hakkında konuşmaya başlamalıdır.
Avrupalı siyasetçiler, Macron’un başını çektiği nefret kampanyasına artık bir ‘dur’ demelidir.
Macron’un güzeline gitmese de, evvelki gün yaptığım çağrıyı tekrarlamak istiyorum; ırkçılık ve İslam düşmanlığı misyonu, pozisyonu, makamı ne olursa olsun insanın akli ve vicdani melekelerini yok eden bir psikozdur.
Mescitlerin emlak niyetine satıldığı, ibadethanelerin ahıra çevrildiği, Kur’an kurslarının kapatıldığı günlerimiz oldu. Kur’an-ı Kerim’in tren vagonlarında, ahırlarda, derme çatma binalarda saklı gizli halde öğretildiği günlerden geçtik.
Milletin takviyesiyle kurulan Kur’an kursları, imam hatip okullarımızın kapısına kilit vuruldu.
Bu ülkede Allah ve ahlak demenin yasak olduğu güçlü, utanç verici günler yaşadık.
Memurlar
